Sedat Şenermen l İletişim ve Rahmani Kişisel Gelişim Nedir? 07 Kasım 2020, 10:18
İLETİŞİM ve RAHMANİ KİŞİSEL GELİŞİM NEDİR?
“Mızrakla dünyayı ele geçirebilirsiniz, ama mızrağın üzerine oturamazsınız.” CENGİZ HAN
“Dünyaya iki şey hükmeder, biri kılıç, diğeri düşünce. Kılıç eninde sonunda düşünceye yenilir.”[1] NAPOLYON
“Her şey insan zihni ve kişiliğinin daha garantili, daha kolay ve kesin yollardan kontrolünü mümkün kılmak için yapılıyor. Bunu yapanlar biliyorlar ki dünyayı kontrol etmek artık beyinleri kontrol etmekten ve yönlendirmekten geçiyor.”[2]
- İletişim Nedir ve Kaynağı Yönünden Türleri?
Bilgilerin, düşüncelerin, isteklerin, ihtiyaçların, yaşanan hayat tecrübelerinin, umutların, beklentilerin, geleceğe yönelik plan ve projelerin öğretilmesi ve aktarılmasına iletişim denmektedir.
- İlâhi,
- Bireysel,
- Toplumsal ve
- Canlılar yönünden iletişim türleri vardır.
Demek ki iletişime tanrısal boyuttan bakıldığında farklı bir iletişim ağı, kaynağı, mesajı ve alıcısı ile karşı karşıya kaldığımızı görürüz.
Yüce Allah’ın evrenle, insanla ve diğer canlılarla iletişimi vardır. Bu iletişimin gerçek bir iletişim olabilmesi, karşılıklı bir şekilde işlemesine bağlıdır. Tek taraflı işleyen sistem iletişim olmaz; o sadece bilgilendirme ya da yönlendirme olur. Çünkü iletişimde “geri bildirim” olmalıdır.
Bir iletişimde şu unsurlar vardır:
* Kaynak,
* Mesaj,
* Mesajı alan,
* Mesajın ulaştırıldığı araç ve
* Geri bildirim…
Bu unsurların tamamı iletişimi bir süreç haline getirmektedir.
“Geri bildirim” bir davranış, bir söz, bir tavır, bir tutum, bir değişim, bir yenilik ve bir gelişme olabilir.
“Geri bildirim” olumsuz da olabilir, yani olumsuz bir tepki şeklinde kendini gösterebilir. Olumlu anlamda bir değişim meydana getirmesi gerekirken, olumsuz da olabilir. İletişimin en önemli amaçlarından biri, davranışlarda, düşüncede, niyetlerde ve inançlarda, yaşama bakış açısında bir değişim oluşturmaktır. İşte bu “değişim” ‘geri bildirim’ olmaktadır.[3]
- ALLAH ile İnsan Arasında
Değişim Oluşturan İletişim Örnekleri
Yüce Allah, vahiy yolu ve yöntemiyle göklere ve yere, peygamberlere, insanların bazılarına, hayvanlara ve meleklere mesajını, yani buyruklarını ulaştırıp onlarla iletişim kurmaktadır. Bu iletişimin diğer yöntem ya da boyutları şunlardır:
- İta, ‘vermek’;
- Tefhīm, ‘anlatmak, bildirmek’;
- Ta’līm, ‘öğretmek’;
- Takrīr, ‘okumak /okutmak’;
- Tilâvet, ‘okumak’;
- Kıssa, ‘geçmiş tarihī olguları aktarıp anlatmak’;
- İnzâl, ‘mesajını indirmek’…
Bir bakıma Allah’ın bu yollarla mesajını iletmesi, yaratıklarıyla kurduğu iletişim kanallarının çeşitli olmasını ifade etmektedir. Yüce Allah, yarattıklarıyla kurduğu ve kuracağı iletişim kanallarını daima açık tutmaktadır. Bu kanallar yoluyla kurduğu iletişimin geri bildirimini de istemektedir. Bu geri bildirimi gerçekleştiremeyenler arasında bazı insanlar vardır. Onlar, Yüce Allah’ın kendilerine bildirdiği, ilettiği mesaja sırtlarını dönmekte, onu inkâr etmekte, onu alaya almakta ve böylece iletişimi bozmakta, onun etkinliğini ortadan kaldırmakta ve istenen geri bildirimi doğmadan öldürmektedir.[4]
Yüce Allah, insanlarla kurduğu iletişimin mesajını;
- Onların ihtiyaçlarına göre kodlamakta, yani belirlemektedir.
- Onun geri bildirimini ise düşünce, inanç ve yaşamlarındaki değişim olarak beklemektedir.
Allah, insanlarla iletişimini indirdiği Kur’an’la kuruyor. Bu iletişimin işleyişi, insanın takvaya yetenekli olan potansiyel selim aklını kullanması ve zihinsel olarak mantıklı düşünmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Aklını selimleştirmeyenler Allah ile doğru /olumlu iletişim kuramazlar. Bu nedenle Kur’an’dan yüz çevirenler, iletişimin geri bildirimini de yapamamaktadırlar.
- Allah, Tarih Boyunca Tüm İnsanlıkla Gönderdiği Vahiyler /Kitap’la İletişim Kurmuştur
“Yolun doğrusu yalnızca Allah’a borçtur. Yolun eğrisi de vardır. Ve eğer Allah dileseydi, sizi topluca doğru yola kılavuzlardı.” (Nahl 16/9)
Yüce Allah insanlık tarihi boyunca her millete bir peygamber, ona da vahiy göndermek suretiyle, o uluslarla iletişimini kurmuştur. Allah’ın, peygamber göndermediği hiçbir insan toplumunun yeryüzünde bulunmadığı Kur’an’da ayetlerle açıklanmaktadır.
Aslında ilk peygamberden itibaren tüm Allah elçilerine gelen vahiyler, hep Kur’an’dan bölümler idi. Bu gelen bölümler Hz. Musa’da Tevrat olarak adlandırılmıştı. Daha sonra Hz. Musa’ya ve Davud’a gelen (Zebur) vahiylerin tümüne yapılan ilav vahiylerle birlikte Hz. İsa’ya gelen vahiyler İncil adıyla belirlenmiştir. Buradan anlıyoruz ki, Yahudiler’e gelen Tevrat’la Hıristiyanlara da indirilen İncil’le Yüce Allah doğrudan iletişim kurmuştu. Ancak Yahudiler ve Hıristiyanlar kendilerine gelen Tevrat ve İncil’e sahip çıkamadılar; daha sonra değiştirilmiş şekline uydular. Fakat Allah buna rağmen ilk peygamberden Hz. İsa’ya kadar gelen vahiylerin tamamını, ilave vahiylerle birlikte son peygamber Hz. Muhammed’e indirmiştir. Böylece Kur’an’da, dünyada yaşayan tüm milletlere gelen vahiylerin tamamı (içinde Tevrat, Zebur ve İncil de olmak üzere) orijinal şekliyle bulunmaktadır. Allah, Hz. Muhammed’e indirdiği Kur’an’la, bütün insanlığa zamanda, mekânda ve hitapta evrensel bağlamda iletişim kurma yolunu böylece kıyamete kadar açmıştır. Allah diğer din veya inançları benimsemiş olanlarla da bu şekilde iletişim kurmuş oluyor. Allah, bu iletişimi yeniden kendilerine gelen vahiylerin orijinalinin de içinde bulunduğu kitapla, yani Kur’an’la kuruyor. Allah, kulları arasında hiçbir ayrım yapmıyor. Çünkü dünya yaşamında tüm insanlara doğru yolu göstermek üzere vahiy /kitap göndermeyi kendisine farz kıldığını Kur’an’da (Nahl 16/9.) ayetinde açıklamaktadır. O halde Allah ile iletişim kurmak isteyen Yahudiler, Tevrat’ın aslı da içinde bulunan Kur’an’a müracaat etmelidirler. Aynı şekilde Allah ile iletişim kurmak isteyen Hıristiyanlar da İncil’in aslının da içinde bulunduğu Kur’an’a başvurmaları gerekiyor. Aslında Allah, Yahudiler ve Hıristiyanlara Tevrat ve İncil’i Kur’an içinde indirmekle, ikinci kez göndermiş bulunuyor. Onlar da Allah ile iletişim kurmak isterlerse Kur’an, onlara da hitap ediyor. Burada ayrım yok. Aslında kayırma var.
- İnsanla Kopukluk Olmadan Yapılan Rahmani İletişim
Yüce Allah, ilk yarattığı ve peygamber olduğuna inanılan Hz. Âdem/insan’la iletişimini “öğretmek” şeklinde gerçekleştirmiştir.
“Ve O (senin Rabbin), Âdem’e o isimlerin tümünü öğretti (alleme).” (Bakara 2/31)
Yaratmanın hemen ardından, “öğretim” faaliyeti başlamıştır. Yüce Allah, yarattığı varlıkla iletişim kurmuştur. Böylece iletişim ile “öğretim” burada aynılaşmaktadır. Öğretimin iletişime dönüşmesi “geri bildirim”in olmasındandır.
* İletişimin kaynağı Allah olurken,
* Verilen mesaj da isimlerdir.
* Alıcı olan Hz. Ādem,
* Geri bildirim de (Bakara 2/33)deki,[5] Hz. Âdem’in öğrendiği isimleri meleklere anlatmış olmasıdır. Bu anlatım geri bildirimi oluşturmaktadır.
Bu iletişim şeklinde ne bir kopukluk, ne de iletişim bozukluğu vardır. Bu, doğru, olumlu ve tam bir iletişimdir.
- Selim Aklını İşleten Kişi İnsanlaşır, Uygarlaşır
“Rahman, Kur’an’ı öğretti, insanı yarattı, ona beyanı öğretti.” (Rahman 55/1-4)
Burada konu edilen insanın yaratılışı, insanın ilk yaratılışı değil, hayvanlıktan insanlığa duyular ve selim akıl verilerek terfi ettirilişidir. Nitekim “Her hayvan, hayvan olarak doğar, insan ise insan olarak doğmaz, sonradan aklını işleterek insanlaşır” denilmiştir. O nedenle bu ayete göre, Kur’an öğrenmeyen, beyanı bilmeyenler, insan suretinde olsalar da insan sayılmazlar. Tarih de, vahiyden beslenmeyenlerin ne denli canavarlaştığına tanıktır. Burada konu edilen insanın yaratılışı, işte bu oluşumdur. Bu konu, bu beyannamenin devamı niteliğinde olanİNSAN suresinde ayrıntılı olarak açıklanmaktadır:
“İnsan üzerine, henüz kendisi anılabilecek bir şey değilken, dehrden bir süre geçti mi? Şüphesiz Biz, insanı karışık bir nutfeden yarattık. Onu imtihan edeceğiz. Bu nedenle onu çok iyi işitici, çok iyi görücü yaptık(iyiyi-kötüyü ayıracak bilgileri yollayarak bilgilendirdik). Şüphesiz Biz, ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.”(İnsan 76/1-3)
Ayette Allah’ın yaratma ve öğretme müdahalesinden sonraki üçüncü şekli, insana beyanı öğretmesidir ki bu, “insanın maksadını açıklaması” veya “hayır ve şer arasındaki farkın öğretilmesi” anlamlarına gelir. Tercihe şayan olan ise, ikinci anlamdır: İnsana iyinin doğrunun, hayrın şerrin ne olduğunun öğretilmesidir.
İnsanın doğal yetenekleri içinde bir bölümü, iyiyi-doğruyu, yararlıyı-zararlıyı tam tamına kavramaya yeterli değildir. Allah’ın, Şems 91/8’de bildirdiği üzere insan, fücura olan yeteneğini, yani emmare nefsini/iblisini egemen kılarak yaşamını sürdürmek isterse fıtraten zalim, nankör, sevinç delisi, ümitsiz, cimri, bencil, güçsüz, aceleci, hırslı, sabırsız, tahammülsüz, kin, öfke, nefret, düşmanlık yayan şehvet-perest biri olarak davranır. İnsanın bu olumsuz niteliklerinden kurtulması, Kur’an’daki ilâhî ilkeleri yine Şems 91/8’de bildirildiği üzere kişiye verilen takvaya olan yeteneğini aktifleştirmesi selim aklını işleterek oluşacak aklıselimiyle öğrenmesi ve uygulamasına bağlıdır. O nedenle Allah toplumlara müdahale ederek iyiyi-doğruyu öğretecek kitap indirir, öğretmen gönderir. İşte bu, Hz. Muhammed’in elçi oluşuna Allah’ın tanıklığıdır. Bunlar, Allah’ın Rahman olmasının tecellisidir. Yani, Allah insanlara çok acıdığı için rahmeti gereği kitap indirir, elçi gönderir.[6]
- Kur’an’ı tebliğ etmek,
- Kur’an ile çağırmak,
- Kur’an ile müjde vermek,
- Kur’an ile öğüt vermek dini /rahmani iletişimin ve rahmani kişisel gelişimin olmazsa olmazını oluşturmaktadır. Selim aklın işletilmesiyle oluşacak aklıselimle kurulacak rahmani iletişimde, mesajın Kur’an olması bir ilȃhi buyruk ve bir peygamber geleneğidir. Dinī iletişimin mesajı beşerileştirilemez. Kur’an’ı dışlayıp yerine İslam/din diye beşeri düşünceler, fetvalar ve görüşler konamaz. Bunun için de Kur’an’ı iyi bilmek onu Kur’an’dan Kur’anca anlamak gerekiyor. Kur’an merkezli, eksenli bir din eğitimi ancak bunu doğru olarak sağlayabilir.
- İletişimde Kopukluk, Bozukluk
“Ve Biz, “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşiniz, ikiniz de oradaki nimetlerden dilediğiniz gibi bol bol yiyiniz ancak şu ağaca yaklaşmayınız (mal /altın-gümüş vs. tutkunu olmayın), yoksa zalimlerden olursunuz” dedik.” (Bakara 2/35)
Yüce Allah yasaklanan ağaca yaklaşmayacağı konusunda Âdem’den söz aldığını şu ayette açıklıyor:
“Ve ant olsun Biz bundan önce Âdem’e ahit verdik (ondan söz aldık) de o aklından çıkardı (yapmadı /unuttu)ve Biz onda bir azim (kararlılık) bulmadık.” (Ta-Ha- 20/115)
(a) Kılavuzu Vahiy Olmayanın Rehberi İblis/Şeytandır
“Sonunda şeytan ona vesvese verip:
‘Ey Âdem! Sana sonsuzluğun ağacını ve eskimez /çökmez mülk /saltanat için kılavuzluk edeyim mi? ’ dedi.
“Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler. Hemen çirkinlikleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve aleyhlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar. Âdem Rabbine asi oldu da yolunu şaşırdı /azdı.” (Ta-Ha 20/120-121)
Bu ayetlerde görüldüğü üzere Yüce Allah’ın, Hz. Âdem ile bu kez kurduğu iletişimde bir de yasak vardı. Bu yasak, iletişimdeki mesajı oluşturmaktadır.
* İletişimin kaynağı yine Allah olurken,
* Alıcı olan Hz. Âdem ve eşidir.
* Verilen mesaj, “ağaca yaklaşmama” şeklindeki yasaktır.
* Geri bildirim TA-HA 20/121 açıklanıyor. “Ağaca yaklaşmama” şeklindeki bu mesaj, alıcı olan Hz. Âdem tarafından algılanıp anlaşılmış, ama davranışa dönüştürülememiş, yani “geri bildirim” beklenilen şekilde olmamıştır. Biz buna “iletişim bozukluğu” diyoruz.[7]
İletişimde beklenilen “geri bildirimin” gerçekleşmesine birtakım engellerin neden olduğunu Yüce Allah açıklamaktadır. Hz. Âdem’in iblisinin/şeytanın verdiği vesvese üzerine Allah’ın buyruğunu, mesajını unutması, anımsamak için yeterli gayret göstermemesi, kılavuzu şeytanın/iblisin, Âdem’in yolunu şaşırtması nedeniyle, bu mesajın geri bildirimi, tersine çevrilmiştir. İşte bu engeller, iletişimin kesintiye uğramasına ve olumsuz şekle dönüşmesine ya da bozulmasına neden olmuşlardır.
Yüce Allah, ayetleriyle verilen öğütten yüz çevirenleri, bakın nasıl nitelendiriyor!
“Rabbinin ayetleri kendilerine anımsatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenlerden daha zalim kim vardır? Biz suçlulardan kesinlikle öç alacağız.” (Secde 32/22)
“Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatıldığında onlardan yüz çevirip, önceleri yaptığı günahtan oluşan amelleri unutandan daha zalim kim vardır?” (Kehf 18/57)
* Rabbinin ayetlerini hatırlatan, yani onlarla öğüt veren Hz. Peygamber;
* Kodlanan mesaj ise Allah’ın ayetleridir.
* Alıcı olan insanlardan bazıları,
* Geri bildirimlerini “yüz çevirme” olarak olumsuz bir şekilde gerçekleştirmektedirler.
Yüce Allah, onları zalim ve suçlu olarak ilan etmektedir.
(b) Öğütle Kurulan İletişime Olumlu
Geri Bildirimi Ancak Selim Akıllılar Yapar
“(Bu,) selim akıl sahipleri onun ayetlerini düşünsünler ve öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz bereketli bir kitaptır.” (Sad 38/29)
“De ki: “Hiç bilen kimseler ve bilmeyen kimseler eşit olur mu?” Kesinlikle sadece selim akıl sahibi olanlar öğüt alırlar /gereği gibi düşünürler.” (Zümer 39/9)
“Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biriyle aynı mıdır? Sadece selim akıl sahipleri düşünüp gerçeği anlarlar.” (Ra’d 13/19)
(c) Kur’an’la Verilen Öğütten Kim Etkilenir?
Kimlerin olumlu manada geri bildirimde bulunacağı konusu şu ayetlerde açıklanmaktadır:
“Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Ve sen onların üzerinde zorlayıcı değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver.” (KAF 50/45)
Bu ayette Yüce Allah, Hz. Peygamber’e “Kur’an ile öğüt vermesini” buyurmaktadır. Kur’an ile öğüt vermenin etki edeceği ve gereken olumlu geri bildirimi “Yüce Allah’ın tehdidinden korkanların” yapacağı vurgulanmaktadır.
Aynı şekilde, “Kur’an ile öğüdün” kimlere yarar sağlayacağına şu ayette de dikkat çekilmektedir:
“Artık sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin. Ve sen öğüt ver /hatırlat. Çünkü şüphesiz öğüt /hatırlatmak, müminlere fayda verir.” (Zariyat 51/55)
* “Yüce Allah’ın tehdidinden korkmak” ile
* “İman etmiş olmak” aynı şeydir.
- İman denen alt yapıya fayda vereceğine işaret eden Allah,
- Öğüt denen iletişim şeklinin geri bildiriminin “fayda” olacağını gündeme getirmektedir.
Öğüt denen iletişimin geri bildirimi olan “fayda” da, insanın kişiliğindeki düzelme, doğru inancı bulma fırsatı, insanın Allah, kendisi ve diğer insanlarla olan ilişkisindeki olumlu gelişmelerden meydana gelmektedir. İşte bu faydalar, bu iletişim şeklinin geri bildirimi olmalıdır. Kur’an ile öğüt verme her nesilde kıyamete kadar sürecektir.
Başka bir ayette de, öğütten kimin olumlu manada etkileneceği gündeme getirilmektedir:
“Başarıya giden yolu sana kolaylaştıracağız. O halde öğüt ver; çünkü mutlaka öğüdün faydası olacaktır. Allah’a saygılı olan öğüt alır.” (A’LA 87/8-10)
Öğüdün geri bildirimi olan faydanın kesinlikle gerçekleşeceği garantisini Yüce Allah vermektedir. Bu garantinin ardından, “Allah’a saygı duyanların” olumlu geri bildirimde bulunacakları da ifade edilmektedir. Aynı şeyi dinleyen, aynı mesajla kendileriyle iletişim kurulanların, farklı inanç ve psikolojide olmaları, onların öğüt almalarını etkilemektedir.
* İnananlar,
* Allah’a saygı duyanlar ve
* Allah’ın tehdidinden korkanlar öğüt alıp olumlu geri bildirimde bulunurken;
- Öğüt, bu manevi/zihinsel üst yapıda olmayanlara, yani selim aklını işletmeyerek aklıselim sahibi olmayanlara olumlu etki etmemekte ve onlar da olumsuz tepki göstermektedirler.
Rahmani kişisel iletişim ve gelişimin bilim + vahiy + aklıselim ile gerçekleştirileceğini bilmek ve gereğini yapmak, insanlaşmak ve uygarlaşmak için tek yoldur.
Sedat Şenermen
Kaynakça
[1] Sedat ŞENERMEN, Aklın Kaynağı İSLAM’DA BEYİN, İstanbul, 2014, Nergiz Yayınları, s.108.
[2] Atilla AKAR, Zihin Kontrol Suikastçıları, ZIHIN KONTROL OPERASYONLARI, (Kitabı içinde), (Editör: Cem KÜÇÜK), İstanbul, 2012, Profil Yayınları, s.44.
[3] Prof.Dr. Bayraktar,BAYRAKLI, Din ve İletişim, İstanbul, 2009, s.12-13.
[4] B.BAYRAKLI, Din ve İletişim, s.51-52.
[5] “O (senin Rabbin) dedi ki: “Ey Âdem! Haber ver onlara; onların adlarını.” Sonra da o (Âdem), onlara, onların adlarını haber verince, O (senin Rabbin), “Dememiş miydim Ben size! Şüphesiz Ben, göklerin ve yerin gaibini bilirim. Ve Ben, sizin açığa vurduklarınızı ve sakladıklarınızı bilirim” dedi.” BAKARA 2/33.
[6] Hakkı YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, İstanbul, 2015, c.8, s.132-133.
[7] B.BAYRAKLI, Din ve İletişim, s. 25-26.
[8] B.BAYRAKLI, Din ve İletişim, s. 90-92; Ayrıca bkz. Sedat ŞENERMEN, Tarihsel Uygulamalarla Akıl Tutulması KİTLENME, İstanbul, 2017, s.122-130.
Tüm Köşe Yazarları
-
Rifat Serdaroğlu l Gerçekler Konuşulsun Artık
27 Şubat 2021, 18:07 -
Sedat Şenermen l Gıda Emperyalizmi
27 Şubat 2021, 14:04 -
Rifat Serdaroğlu l Yerli ve Milli Cumhur İttifakı
28 Şubat 2021, 00:26 -
Prof. Dr. Haydar Çakmak l İktidarları Ölçme Kriterleri
26 Şubat 2021, 12:09 -
Rifat Serdaroğlu l Bilim İnsanı ve Yalancı Bakan
25 Şubat 2021, 17:22 -
Rifat Serdaroğlu l Ayaklı Virüs Gibi
24 Şubat 2021, 18:07 -
Rifat Serdaroğlu l Dünyanın En Büyük Yalanı
22 Şubat 2021, 17:03 -
Rifat Serdaroğlu l Bunların Sorumlusu Kim?
21 Şubat 2021, 15:40 -
Rifat Serdaroğlu l Sen Nasıl Bir Yüzsüzsün Ya?
20 Şubat 2021, 11:43 -
Sedat Şenermen l Kayıt Dışı Din
20 Şubat 2021, 11:21