Sedat Şenermen l İlahi ve Beşeri Siyaset 11 Aralık 2020, 16:38
“İLAHİ VE BEŞERİ SİYASET”
[Siyasette yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı esastır.
* Kimse bu üç erki kendinde birleştiremez. Bunu sadece Allah yapabilir. Çünkü sadece, ‘yaratma erkini elinde bulunduran güç’ diğer erkleri de kendinde toplayabilir.
* İnsan, yaratma erki elinde olmadığı için, yasama, yürütme ve yargı erklerini kendinde toplayamaz.] Prof.Dr. BAYRAKTAR BAYRAKLI
Bugünkü yazımda iki kitap tanıtmak istiyorum. Esasen her ikisi de Prof.Dr. Bayraktar BAYRAKLI Dostumun engin Kur’an donanımından ve kaleminden süzülen ve birbirini tamamlayan iki önemli kaynak kitap:
- Kur’an’a Göre İlahi Siyaset;
- Kur’an’a Göre Beşeri Siyaset, İstanbul, 2020, Düşün Yayıncılık.
Bayraktar BAYRAKLI Bey, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’den sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Fakültesini de bitirdi.
* “İslam’da Eğitim” teziyle İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde öğretim görevlisi oldu.
* “Farabi’de Devlet Felsefesi” adlı teziyle de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünden doktora payesini aldı.
* 21 cilt olarak “Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri” ile
* “Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Meali”’nden ayrı olarak
* 20’den fazla “Konu Konu Kur’an” bağlamında yayımlanan eserleri vardır.
- Siyaset Nedir; ‘Erdemli Siyaset’ Neye Denir?
Farabi’ye göre, “siyaset, halka erdemleri kazandırma sanatıdır” (Fususu’l-Medeni, s.61).
Yazarımız Kur’an kaynaklı verilerle siyaseti birçok ayet ışığında ele alarak şöyle açıklamaktadır:
Devletin siyasetini, yani idaresini elinde bulunduran(lar), eğitim faaliyeti ile halka erdemleri kazandırmalıdır(lar). Bunu başarırlarsa onların siyaseti sanata dönüşür. Bunun içindir ki (Tâ-Hâ 20/79.) ayetinde Yüce Allah, Firavun’un siyasetini ya da politikasını anlatırken, şöyle dedi:
“Firavun, toplumunu saptırdı ve onları doğru yola götürmedi.”
“Doğru yola götürmek” bir erdemdir. Halkını o yola götürmeyince sapıklığa götürmüş, o zaman Firavun’un siyaseti, siyaset olmaktan çıkmıştır. O halde bu ayete göre siyaseti şöyle tanımlayabiliriz: Siyaset, halkı doğruya götürme faaliyetidir. (Beşeri Siyaset, s.12)
Rum 30/32. ayetine göre siyaseti şöyle bir tanımlayabiliriz:
“Siyaset, halkını tefrikaya düşmekten koruma ve düşmüşse bundan kurtarma sanatıdır”.
Günümüzde dünya siyaseti ve özelde İslam dünyasının siyaseti, bırakınız tefrikadan kurtarmayı, tam aksine ona kaynaklık etmektedir. Böylece siyaset kirli politikaya dönüşmektedir.
A’râf 7/26. ayetine göre siyaseti şöyle nitelendirebiliriz:
“Siyaset, halka takva elbisesini giydirmektir.”
Doğaldır ki öncelikle yöneticiler takva elbisesini giyecek, sonra halka da giydireceklerdir. Takva elbisesi bir iç elbise; bir hayâ, bilinç, kendini koruma, olgunluk, gelişmişlik elbisesidir.
Sadece “takva elbisesini” giydirmek de değil; Fetih 48/26. ayetine göre, takva aşısı Allah’ın siyasetinde yer almaktadır. Beşerî siyaset de öyle bir eğitim sistemi uygulamalıdır ki hak edene bu aşıyı yapabilsin.
Bakara 2/197. ayetine göre bu, “takva gıdası” ile gıdalandırmaktır. Bu manevi gıda ile halkını gıdalandırma sanatına siyaset denir.
Nisa 4/85. ayetine göre de, “siyasetin bir çığır açma ve çığır açanın önünü açma sanatı” olduğunu görürüz. Çığır açmak yenilik getirmek, değişmek ve gelişmek anlamına gelmektedir. Çığır açmayan siyaset, toplumu ileri götüremez, gelişmemişliğin karanlıkları içerisinde bırakır.
Nisa 4/58. ayetine göre, “emanetin ehlini bulup adalet dağıtma faaliyetine siyaset” denir. İşleri, yani emaneti ehline vermeyen, adalet dağıtmayan faaliyete siyaset denmez, denemez.
Siyaset,
- Halkın psikolojisini bilenlerin, empati yapanların, kendisini halkın yerine koyup meselelere öyle bakabilenlerin, meselelerin arka boyutunu ve köklerini görebilen, tedebbür denen düşünceye sahip olanların, aklıselimle meseleleri buluşturup yaşama uyarlamak olan ‘hikmet’i yakalayanların;
- Merhameti, sevgiyi ve yumuşaklığı yaşam biçimi edinenlerin;
- Güzeli, doğruyu, iyiyi ve hakkı takip edip yudumlayanların;
- Halkın iniltisini duyan ve gereğini yapmak için uğraş verenlerin;
- İnsana insan olarak bakmayı, Allah’ın yalattığı olarak görmeyi kendisine ilke edinenlerin sanatıdır.
* Siyaset, halk ile yöneticiler arasındaki iletişim kanallarını açık tutan bir faaliyettir. Buna ‘demokrasi’ diyorlar, ama bu aslında Yüce Allah’ın siyasetidir, O’nun sünnetidir /yasasıdır.
Genelde bütün varlıklar, özelde insanlar bütün ihtiyaçlarını, sıkıntılarını, dertlerini Allah’a sunarlar. Allah ile olan kanallarını yine Yüce Allah açık tutmaktadır. Bu kanalları insan, istediği zaman kullanabilir. Her tür duasını yapar; affını diler, tevhit inancına dönüşünün, yani hayatını değiştireceğinin tövbesini yapar, isteyeceğini ister, sıkıntısını sunar (İbrahim, 314/4; Tahrim 66/8; Yunus 10/12). Allah ile kulları arasındaki kanallar hiç kapanmaz.
Bir toplumu yönetenler ile halk arasındaki kanallar daima açık olmalıdır. O zaman, onların idaresi hem İslami hem de demokratik olacaktır ki, bu siyasete ‘erdemli siyaset’ denir, denebilir. (Beşeri Siyaset, s.13-14)
- Beşerî Siyaset, Allah’ın Siyasetine Karşı Altematif Bir Siyaset Olmamalıdır.
Beşerî siyaset, yani bizim siyasetimiz, Allah’ın siyasetine karşı altematif/mukabil bir siyaset değildir ve olmamalıdır. Bizim siyasetimiz Allah’ın huzurunda, denetimi altında, bilgisi dahilinde gerçekleşmektedir. Onun içindir ki bizler, her işimizde olduğu gibi, siyasi çalışmalarımızda, yönetici olarak yaptığımız bütün işleri de Allah’ın izni ile, Allah’ın dilemesi ile, O’nun dahli ile, O’nun yardımı ile, O’nun ihsanı, lütfü ile yaptığımızı, başardığımızı söylemek zorundayız. O’nu anmadan, O’nu hatırlamadan, O’nu işimize katmadan, hiçbir işimizi, özellikle siyasi faaliyetlerimizi gerçekleştiremeyiz. “Allah’ın dilemesine bağlamadıkça, hiçbir şey için “bunu yarın yapacağım” deme!” (Kehf 18/23) ifadesindeki Yüce Allah’ın emri bunu anlatmaktadır.
Diğer taraftan, (Kalem 68/17-33.) ayetleri de aynı şeyi, cezası/karşılığı ile beraber açıklamaktadır. Biz şunu söylemeliyiz; idareciler, siyasetçiler, siyasetlerini Yüce Allah’ın dilemesi, izni, lütfü ile mayalamalıdırlar. Bunu yapmayanlar hem kendi siyasetlerini hem de ülkelerini harabeye çevirirler. Ayetlerde anlatılan olgudaki gibi, ülke huzur bulamaz; siyaset, siyaset olmaktan çıkar. Söylenenlerle davranışlar mayalanmazsa siyaset tutmaz. Tutup yoğurt olmayan sütten yağ çıkmaz. Siyasetten ürün çıkartmamız için Yüce Allah’ı ona karıştırmak gerekiyor. Siyaset yaparken Yüce Allah’ın buyruk ve ilkelerini gözetmeyen yöneticilerin siyaseti zamanla zulme dönüşür. İşte, günümüzde dünya siyasetine baktığımızda, neden böyle olduğunun cevabını burada bulabiliriz. Kısaca, erdemli siyaset, Yüce Allah’ın mayaladığı siyasettir. (Beşeri Siyaset, s.14)
- İnsanlık Tarihinde Evrenin Var Oluşuyla İlgili Bilinen İki Teori
Saygıdeğer Prof.Dr. Bayraktar Bayraklı, bu eserleri niçin ve neye göre yazdığını şöyle açıklamaktadır:
Evrenin var oluşu ile ilgili iki teori bulunmaktadır:
- Bütün dinler, Tanrı inançları farklı da olsa, evrenin aşkın bir varlık (Yüce Tanrı) tarafından yaratıldığı inancına sahiptirler.
- Bunun karşısında evrenin tesadüflerin eseri olduğunu kabul eden teoriye göre evrenin bir yaratıcısı yoktur. Buna da tesadüf teorisi deniyor.
Aydınlanma çağından itibaren bilim Batı’da tesadüfçülerin tekeline girer. Tanrı, düşüncenin merkezinden kovulur yerine bilim oturtulur. Artık evreni İnsan-Tanrı yönetir. Hümanizm adı verilen bu olgu bulaşıcı hastalık gibi bütün dünyayı etkisi altına alır. Akıl, bilim ve vahiy alanları birbirine karıştırılır ve kavga ettirilir.
- Birileri vahyi,
- Birileri de aklı ve bilimi insan düşüncesinden kovar.
İşte bu çalışma ile biz, bu kavgayı sonlandırmak istedik. Örnek olarak da yönetme ve yönetilme olgusunu ifade eden siyaseti ele aldık. Adına da ‘Kur’an’a Göre’ dedik. İstedik ki siyasetle uğraşanlara ışık olsun.
Yüce Allah insanları yaratmış, ama O’na siyasette yer vermek istemediler, istemiyorlar. Allah her şeyimizi, her ihtiyacımızı tedarik etsin, ama siyasetimize karışmasın şeklindeki tehlikeli alanlarda geziyorlar. (İlahi Siyaset, s.419)
- İnsanoğlunun Hukuk Yapma İradesi, İnsanların Ve Toplumun İhtiyacına Göre Olmalıdır
Yazarımız “siyaset” konusunu yazım aşamasında ele aldığında kitapların nasıl oluştuğunu şöyle özetliyor:
Başlangıçta biz, “Kur’an’a göre siyaset” diyerek, önce ilahi siyaseti, sonra beşerî siyaseti tek kitap halinde yazacaktık. Fakat ilahi siyaset konusu uzun olunca, beşerî siyaseti ondan ayırdık ve bağımsız bir kitap haline getirdik. Tabii ki, beşerî siyaseti de Kur’an’a göre yazdığımızdan dolayı, ‘ilahi siyaset’in devamı durumundadır.
Beşerî siyaseti yazarken yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığını ele aldık.
* Kimse bu üç erki kendinde birleştiremez. Bunu sadece Allah yapabilir. Çünkü sadece, ‘yaratma erkini elinde bulunduran güç’ diğer erkleri de kendinde toplayabilir.
* İnsan, yaratma erki elinde olmadığı için, yasama, yürütme ve yargı erklerini kendinde toplayamaz. (Beşeri Siyaset, s.347)
Beşerî siyasette, yasama erkini öncelikle Allah elinde bulundurmaktadır. Ancak Yüce Allah, insan aklına da yasa yapma alanı vermiştir. “Yüce Allah’ın yasalarına bakarak kendine yasa yapma” imkânı verilen insan aklı, Allah’ın yasalarına ters düşmemek şartıyla hukuk üretebilir. Ancak, insanoğlunun hukuk yapma iradesi, insanların ve toplumun ihtiyacına göre gerçekleşecektir. Toplumun ihtiyacının dışında bir beşerî hukuk konamayacağı gibi, bu hukuk, Allah’ın hukukuna da ters düşemez.
( a ) Toplumu İlkellikten Kurtaracak Olan Hukuk ‘Antlaşma Hukuku’dur
Yüce Allah, Kur’an’da insanoğluna bir ‘antlaşma hukuku’ öğretimi yapmaktadır. Bu antlaşma hukukunu insanlar kendileri yapacaktır. Ama antlaşmanın yapılış şekli, Kur’an modeline uyacaktır. Çünkü toplumu ilkellikten
kurtaracak olan hukukun en önemli bölümlerinden biri,
antlaşma yapabilme ve ona sadık kalabilmedir.
( b ) İnsan Tarafsız Ve Bağımsız Hukuk Üretmeli
Yüce Allah diğer taraftan, hukukun bağımsızlığını ve
tarafsızlığını gerçekleştirebilmek için insana, tarafsız olan
vahyi göndermiştir. İlahi vahyin tarafı yoktur. İnsan da,
onu örnek alarak, tarafsız ve bağımsız hukuk üretmeli; bu
bağımsızlık ve tarafsızlığa asla dokunmamalıdır. işte “er-
demli siyaset” budur.
- Yürütme Erki Hukukun Üstünlüğünü Sağlayabilmelidir
( a ) Hukukun Uygulanmasında Emanetlerin Ehline Verilmesi Esas Olmalıdır
Bir toplumun hangi çağda yaşadığı önemli değildir. Önemli olan, emanetlerin ehline verilmesi; yani (Nisa 4/58.) ayetinin uygulanmasıdır.
( b ) Siyasetin Nitelikli Olabilmesi İçin, ‘Muhalefet’in Var ve Aktif Olması Gerekiyor
Beşerî siyasetin kalite kazanabilmesi için, ‘muhalefet’in de var olması gerekiyor. Yüce Allah, peygamberleri toplumların kötü yaşamlarına ve onların kötü yöneticilerine muhalefet etmeler, için göndermiştir, ilk muhalefeti başlatan Allah’tır; sonra peygamberlerdir.
( c ) Muhalefeti Olmayan Yönetim Zulme Dönüşebilir
Muhalefeti olmayan yönetim, zaman içerisinde zulme dönüşebilir. Diğer taraftan, muhalefet de kaliteli olmalı, daima doğruları göstermelidir. Muhalefetin varlık nedeni ‘kavga’ değildir; görülmeyeni göstermektir, yapılmayanı yaptırmaktır ve ciddi bir sorgulama yapabilmektir.
( d ) Basın Özgür ve Her Tür Baskıdan Uzak Olabilmeli
Yürütme, toplumun ‘dördüncü gücü’ diyebileceğimiz
basına, özgürlük vermelidir. Basın bir tuzak olmamalı,
halkı doğru bilgilendirme yolu olmalıdır. Basının görevi, düşmanlık üretmek değil, ‘doğrunun gör dediğini’ göstermektir. Basın, yalan üreten bir kurum olmamalı; olayları dikkatle inceleyerek yayınlamalıdır. Basın, dedikodu yeri değildir; gıybet yeri hiç değildir. Bir memleketin basını, siyaseti sanata çevirebilen bir güçtür.
( e ) Bağımsız İstihbarat, Bağımsız Devletin Ayakta Kalmasını Sağlar
Yürütme erkinin diğer bir kurumu da ‘istihbarat’tır. Bir memleketin istihbarat gücü, o memleketin bağımsızlığıyla alakalıdır. Bağımsız istihbarat, bağımsız devletin ayakta kalmasını sağlar, istihbarat, cahillerin eline bırakılamaz. Orada çok kültürlü /ehil insanlar görevlendirilmelidir. Siyaset adamları, istihbarat teşkilatını gözünün nuru gibi korumalıdır.
( f ) Hukukun Yaygınlaşmasında Eğitimin Rolü /Önemi
Yürütmenin diğer önemli kurumlarından biri de eğitimdir. Eğitim, öncelikle koruma görevini yerine getirecek; kötülükten koruma, taklitten koruma, dini koruma, toplumu koruma, insanların yörüngesini koruma, dini istismardan koruma konularına önem verecektir.
Diğer taraftan eğitim, aydın ve sağlam kişilikli nesil vetiştirecek, aklını kullanıp sorgulamayı öğretecek; o nesli doğru ve derin bilgi sahibi yapacak, asaletli olmasını sağlayacak, kültürel mirasa sahip çıkacak şekilde yetiştirecek, tarihini iyi öğretecektir. Her insan, kime nasıl davranacağının bilincinde olacaktır.
( g ) Yürütme Erki Toplumun Huzuru İçin Müspet Bilimlerle Donanmış Çağdaş Din Bilginleri Yetişmesine Olanak Sağlamalıdır.
Ayrıca yürütme erkini elinde bulunduranlar güçlü, çağdaş
din bilgini yetiştirecek, her türlü sevgiyi geliştirip topluma
yayacak, herkesi zulümden koruyacaktır. Nankör nesiller değil; fitne ve fesat çıkarmayan nesiller yetiştirecektir.
( h ) Yürütme Erkini Elinde Bulunduranlar
Özgürlüklere Hem Saygılı Olmalı Hem Onları Yaşatmalıdırlar
Diğer taraftan, yürütme erkini elinde bulunduranlar
ve özgürlüklere derinden saygı duyacak ve hayata geçirilmeleri için elinden geleni yapacaktır. Toplumun her kesimini tuzaktan koruyacak, aynı zamanda, tuzak kurmaktan da alıkoyacaktır. Toplumun asaletini bozan haram lokma tuzağına kimseyi düşürmeyecektir.
( k ) Günümüzde Siyasetçi Neler Yapmalıdır?
-a Sanat seviyesinde olan siyaset, toplumun şan ve şerefini korumalıdır.
- Derin ve güçlü bir çevre-koruma siyaseti uygulamalıdır.
- Müslüman siyasetçi, insanlığı barış denizi haline getirmek için olanca gücünü sarfetmelidir.
- Farklılıkları zenginlik olarak görüp, bunların düşmanlığa gitmelerini engellemelidir.
- Siyaseti yalan ve iftiradan temizlemelidir.
- Ülke halkını insanlık adına ayağa kaldırmalıdır.
- Fakirlikle amansız bir mücadele vermelidir.
- Bunları yapacak devlet adamı da, üstün bir zekâya/dehâya sahip olmalı, yani ‘dâhi’ olmalıdır.
- Alah’tan başka kimseden korkmamalı; asla gevşek olmamalıdır.
- Kötüyü iyilikle savar olmalı;
- Halka yumuşak davranıp onlarla istişare etmeli, şefkatli ve sabırlı olmalıdır.
- Kibir ona asla yaklaşmamalıdır. (Beşeri Siyaset, s.348-350)
- İLAHİ SİYASET İLE BEŞERİ SİYASET ARASINDAKİ FARKLAR
Değerli yazarımız “İlahi Siyaset” adlı kitabında ne yapmak istediğini şöyle açıklamaktadır:
Biz bu çalışmamızda Yüce Allah’ın siyasetini araştırıp açıklamak istedik. Özellikle dünya siyasetinin üzerinde durduğu “güçler ayrılığı” meselesi üzerinden yürüyüp bu sorunu çözmeye çalıştık.
( a ) Güçler Birliği ve Güçler Ayrılığına Göre Siyaset Nedir?
* İlâhi siyaset “güçler birliği” ilkesinden hareket eder.
* Beşerî siyasette ise “güçler birliği” olamaz; olursa, siyaseti ve insanlığı çok ama çok geri götürebilir.
- Aslında ‘yaratma erki’ni kudretinde bulunduran yönetici, yasama, yürütme ve yargı erklerini de kudretinde bulundurabilir. Bu da, sadece Allah’tır.
- Yaratma erki elinde olmayan bir beşer, yasama, yürütme ve yargı erklerini kendinde toplayamaz.
İşte, İlâhi siyaset ile beşerî siyaseti birbirinden ayıran temel farklardan biri, belki de en büyüğü budur. Kur’an vasıtası ile Yüce Allah, siyasette bu devrimi yapmıştır. “Güçler birliği” ile “güçler ayrılığı” ilkelerini koymakla bu devrimi yapmıştır.
Çağdaş siyaset, “güçler ayrılığını” hayata geçiren siyasettir.
Ama İlâhi siyaset deyince “güçler birliği” anlaşılmalıdır. (Kur’an’a Göre İlahi Siyaset, s.420)
( b ) İlahi Siyaset Asla Zulme Dönüşmez
- İlâhi/mutlak siyaset ile beşerî siyasetin bir diğer farkı; İlâhi siyaset asla zulme dönüşmez, o nedenle eskimez, çürümez, insanlara, yani halka zarar verecek hale gelmez.
- Beşerî siyaset ise zamanla güç zehirlenmesine dönüşür, yozlaşır, çürür; halka, insanlığa zarar verecek hale gelebilir, zulme dönüşebilir.
( c ) Beşerî Siyasetin Ahretle İlgili Yargılama Erki Yoktur
- Bir diğer fark da, beşerî siyasetin ahretle ilgili bir yargılama erki yoktur.
- Oysa Yüce Allah’ın ahrette de yargılama erki vardır. Bu dünyada Yüce Allah’ın yasama ve yürütme erkine ters düşenler, mutlak anlamda hem dünyada hem de ahrette, yargılama erki ile karşı karşıya kalacaklardır.
Mâliku’l-Mülk, kâinatın, özelde insanlığın mâliki, yani sahibi ve yöneticisi olan Allah’ı, siyasetin dışına itenler veya itmeye çalışanlar, kendilerine iktidarı verenin Allah olduğunu unutanlar veya unutmaya çalışanlar, elbette ki hem dünyada hem de ahrette yargılanacaklardır. İktidarını tanrılığa kadar götüren ve o nedenle iktidarını zulme dönüştürenler, firavunlar, elbette yargılanacaklardır.
- Siyaset Muhalefetsiz Olmaz, Olamaz.
- Yüce Allah, bazı insan veya insanlar grubunu iktidara taşır (A’râf 7/74, 129; En’âm 6/165; Fâtır 35/39).
- İktidara taşımanın bir anlamı, var olan devletin yönetimine getirmesi; diğer anlamı da, olmayan devleti kurması ve yönetmesidir; Nur 24/55’de bunu ifade etmektedir.
- Muhalefet çok önemlidir. Yüce Allah, yönetiminde zulme varanlara muhalefet edip, bazen peygamberlerini göndererek muhalefetini yapıp, o zulüm iktidarını devirmektedir (Şu’arâ 26/227). Peygamber olmayan dönemlerde de zalimlere muhalefet edip devirmektedir.
- Bilgi, cehalete muhalefet eder; aydınlık, karanlığa muhalefet eder; hak bâtıla, iman inkâra, adalet zulme, iyi kötüye, doğru yanlışa muhalefet edip devirmese dünya hayatı yaşanır mı?
Aynı şekilde, siyaset de muhalefetsiz olmaz, olamaz.
Muhalefet Nedir?
- Muhalefet sorgulamaktır; hatayı görmektir, yanlışı düzeltmektir;
- Zulme varan iktidar anlayışına uyarıdır;
- Görülemeyeni göstermektir, eksiklikleri tamamlamaktır, nefes alınamayan siyaset ortamında nefes aldırmaktır;
- Devletin yara aldığı veya almaya yüz tuttuğu anlarda devreye girmektir.
- Ekonomik imkânların belli ellerde toplanıp (Haşr 59/7) devlet içinde devlet olmasını görerek, gereken müdahaleyi yapmaktır.
- İktidar iyi iş yaptığında desteklemek, ayak bağı olmamaktır (Mümtehine 60/12).
- Yüce Allah, Siyaset ve Erkler Konularında Kur’an’da Demetler Sunmaktadır
( a ) Yasama Erki Kapsamında:
Yüce Allah, siyasetinde yaratma erkini/gücünü kendi iktidarında tutmaktadır. Bu nedenle yasama erki dekendisine aittir. Kur’an’da koyduğu yasaların bir demetini (İlahi Siyaset kitabında) orta çıkardık. Tevhit inancı yasası, suçun şahsiliği yasası, değişim yasası, bilgilendirmeden cezalandırmama yasası, iyilerle kötülerin eşit tutulmama yasası, imanın hangi şartlar altında fayda vermeyeceği yasası, fıtrat yasası, dinin Allah’a ait olduğu yasası, özgürlükler yasası, eylemler/işler yasası, toplumsal ceza yasası, insan hayatını koruma yasası, özel yardım yasası, tuzak yasası, Allah hakkında doğruyu konuşma yasası (Bkz. İlahi Siyaset, s.69-132).
Bu yasalara bakınca, içeriklerini inceleyince, birçok yasayı kapsamlarına aldığını görürüz. Yasaları koyunca, bunların yürütmesini de yapmaktadır.
( b ) Yürütme Erki Kapsamında:
Allah bu bağlamda altı işe öncelik vermektedir.
Eğitim, sağlık, adalet, ekonomi, vatan savunması yani askerlik ve fakirlikle mücadele.
Bütün işleri yürütmesi nedeniyle, bu öncelik verdiği konuları da yürütmektedir.
Eğitime, koruma görevini vermiştir. Şeytandan korumak, kötülüklerden korumak, fitneden korumak, müminleri kâfirlerin vereceği zararlardan korumak, açlığın tahribatından korumak, cehennemden korumak gibi görevleri eğitime yüklemiştir.
Anadil ile eğitimi öngörmüş, insanları ortak inançta buluşturmayı emretmiş, aydın Müslüman yetiştirmeyi hedeflemiş, teknolojide ilerlemeyi öngörmüş, zoru kolaylaştırmanın önemi üzerinde durmuş, sevgiyi canlı tutmayı amaç edinmiş, aşırı uçlara kaçmayan, ortada duran milleti yetiştirmeyi hedeflemiş; hakkı gerçekleştirmeyi, müslüman şahsiyet yetiştirmeyi, bahaneyi kaldırmayı, ayetleri açıklayıp insanın anlayacağı seviyeye indirmeyi, eğitimin görevleri arasına koymuştur. Ayrıca gerçekleri öğretmeyi, insanları mutluluğa ulaştırmayı da eğitimin hedefleri olarak göstermiştir.
Yüce Allah, hukukun bağımsızlığını ve tarafsızlığını koymuş ve kendisi de buna göre hukuku yürütmüş, yürütüyor. Kin’in, hevâ’nın, kayırmanın, rüşvetin hukuka girmemesini emretmiş, girdiği takdirde cezanın ağır olacağını belirtmiştir.
Yarattıklarını çok yakından takip ederek ihtiyaçları gidermekte; kulları ile arasındaki iletişim kanallarını açık tutmaktadır. Muhalefet etme özgürlüğünü vermiştir. Sosyal değişim yasasını uygularken, haram yemeyi, zulüm yapmayı, ahlâksızlığı ve inkârı temel değişim nedenleri olarak belirlemiştir. Yaşanır bir ortam hazırlamayı siyasetine bir ilke olarak koymuştur. (Bkz. İlahi Siyaset, s.133-306)
(c) Yargı Erki Kapsamında:
Yargı erkini Yüce Allah, önce dünyevi ve uhrevi olmak üzere ikiye ayırmıştır.
İlâhi yargının önde gelen görevlerinden biri, ihtilafları çözmektir. Şu bilinmelidir ki Allah, yargılamasında acele etmez. Allah’ın hükmünü kimse değiştiremez. Bazen Yüce Allah, zalimi başka bir zalimle cezalandırır. Bazen kimse farkına varmadan cezasını verir. Mazlumları iktidara getirerek zalimleri cezalandırır. Yaratma erkini kudretinde bulundurduğu için, zulmetmez. Bazen mahrumiyet/ambargo cezası verir. Kullarından, verdiği sözde durmayanı cezalandırır. İnsanlığın temel değeri olan ‘akıl’ı kullanmayanları cezalandırır. Ayrılık elbisesini giydirip, birilerinin hıncını birilerine tattırır. Kalp ve kulakları mühürleme ve gözlere perde çekme cezası verir. Uhrevi yargılamada, müşrikleri sorgulayacaktır. Kur’an’ı parçalayanları, Kur’an’a sarılıp sarılmayanları, onun şerefinden alıp almayanları sorgulayacaktır. İnsan, bütün amellerinden sorgulanacaktır. Suçsuz olarak öldürülen kız çocuğunu da sorgulayacaktır. Zalimler, özellikle Allah’a iftira edenler, ölürken sorgulanacaklardır. (Bkz. İlahi Siyaset, s.307-363)
İnsanlar mahşerdeki sorgulamaya bu dünyadaki önderleri ile geleceklerdir. Temelsiz iddialarından dolayı, onların davasını güttüklerinden dolayı sorgulanacaklardır. Allah’ı, Kur’an’ın ayetlerini, yani Allah’ın emirlerini unutmaktan dolayı sorgulanıp cezalandırılacaklardır. Allah’a muhalefete kadar giden bir dizi suç ve günahtan dolayı sorgulanıp cezalandırılacaklardır. Allah’ın ayetlerini yalanlayanlar da sorgulanacaklardır. (Bkz. İlahi Siyaset, s.364-418)
Yazımızı şu şekilde tamamlayabiliriz:
Siyasetin temel kurallarından biri;
- Gruplara eşit davranmak,
- Objektif hukuku işletmek,
- Her tür özgürlüklerle birlikte inanç özgürlüğüne saygı duymak,
- İnsan haklarını yüceltmek... (İlahi Siyaset, s.40)
Toplum, ulusal ve evrensel değerleri yaşama geçirdiği sürece yükseleceği, büyüyeceği, kalkınacağı ve uluslararası arenada güç kazanacağı bir gerçektir.
Her iki önemli kitabı güncel/klasik olarak hazırlayıp kültürümüze kazandıran, ömrünü Kur’an’ı Kur’an’dan Kur’anca anlamaya/anlatmaya adamış olan Saygıdeğer Prof.Dr. Bayraktar Bayraklı Bey’e sonsuz teşekkür etmek insani borcumuzdur. Daha nice değerli eserleriyle kültürümüze, geleceğimize güneş ışınları gibi katkılarıyla aydınlatması bağlamında sağlıklı uzun ömürler diliyoruz.
Tüm Köşe Yazarları
-
Rifat Serdaroğlu l Yerli ve Milli Cumhur İttifakı
26 Şubat 2021, 23:29 -
Prof. Dr. Haydar Çakmak l İktidarları Ölçme Kriterleri
26 Şubat 2021, 12:09 -
Rifat Serdaroğlu l Bilim İnsanı ve Yalancı Bakan
25 Şubat 2021, 17:22 -
Rifat Serdaroğlu l Ayaklı Virüs Gibi
24 Şubat 2021, 18:07 -
Rifat Serdaroğlu l Dünyanın En Büyük Yalanı
22 Şubat 2021, 17:03 -
Rifat Serdaroğlu l Bunların Sorumlusu Kim?
21 Şubat 2021, 15:40 -
Rifat Serdaroğlu l Sen Nasıl Bir Yüzsüzsün Ya?
20 Şubat 2021, 11:43 -
Sedat Şenermen l Kayıt Dışı Din
20 Şubat 2021, 11:21 -
Prof. Dr. Haydar Çakmak l Türkiye ve Türkler, İslamcıların Nesi Olur?
19 Şubat 2021, 22:13 -
Rifat Serdaroğlu l Tek Adama Tek Soru
18 Şubat 2021, 11:01