Sedat Şenermen l İlahi İletişimle Allah İnsanları Neye Çağırıyor? 29 Kasım 2020, 13:04
İLAHİ İLETİŞİMLE ALLAH İNSANLARI NEYE ÇAĞIRIYOR?
Kur’an’da yer alan “dua”, “davet /çağrı” şeklinde kullanılan sözcükle “kim, kime hangi çağrıda bulunuyor?” şeklinde bir soru ekseninde başlığı ele almaya çalışacağım.
- Kadın-Erkek Her İnsanın Acziyet ve Teslimiyetle Yüce Allah’a Yaptığı Her Çağrı Duadır
Yüce varlığa “ancak Sana kulluk eder, her türlü yardımı ve desteği de sadece Senden isterim” (Fatiha 2/5) mantığında olan kişinin, Allah’a yönelerek yaptığı çağrıyı Kur’an “dua” diye nitelendiriyor. Eğer Allah’a yapılan bu çağrı/dua “tazarruan” ve “hufyeten” şeklinde yapılırsa A’raf 7/55 ve A’raf 7/205’te belirlendiğine göre Kur’an’daki namazı oluşturur. Rabbimiz, Kendisine yapacağımız niyazı aklıselim, dil, beden üçlüsü ile yapmamızı buyuruyor. Bu şekilde yapılan dua, niyaz toplumda “NAMAZ” adıyla yerleşmiş bulunmaktadır.
“Namaz” sözcüğü Hintçeden Farsçaya, Farsçadan da Selçuklular döneminde Türkçeye geçmiştir. Farsçadaki ilk anlamı, “ateş önünde saygıyla eğilmek” demektir. Sanskritçe, “saygı sunmak” anlamına gelen namastesözcüğünün Farsçaya geçmiş şekli olması muhtemeldir. Bu kelime de, “selam vermek” anlamına gelen namsözcüğünden türemiş olmalıdır. Hem nam (selam) ve hem de namaste (saygı sunmak) günümüz Hint kültüründe de görülebileceği üzere “eğilerek” yapılan bir fiildir.
“Namaz” sözcüğünün Farsçadaki bu “eğilerek saygı ile dua etmek” anlamı, Arapça ve Kur’an’da (ed-du‘a bi’t-tazarru‘ = alçala alçala /sürekli alçalarak yakarma) şeklinde ifade edilir.
A’raf 7/55. ayetin orijinalindeki (tazarru‘an) ifadesi, “d-r-a” kökünden türemiş “tefe‘ul” kalıbından bir sözcüktür. Kök sözcüğün anlamı “zillet ve tevazu göstermektir”. Tazarru‘an sözcüğü, kalıp ve cümledeki “hal” ögeliği itibariyle “zillet üstüne zillet, zillet üstüne zillet” (alçala alçala, alçala alçala) Allah’a karşı aczini duya duya teslimiyet içinde olmak demektir.
A’raf 7/55. ayetin orijinalinde yine (vav) bağlacıyla cümlede ikinci “hal” konumunda bulunan hufyetensözcüğü, “h-f-v” kökünden türemedir ve ezdâd'dandır. Yani, iki zıt anlamı da içeren bir sözcük olup “açıkça göstererek, parıl parıl parlatarak” ve “gizleyerek” demektir.[1]
Bu durumda ayetten her iki mana da anlaşılmalı ve her iki hal ile de bu görev yapılmalıdır.
- Allah’ın İnsanlara Daveti İse, Hakka, Barış Yurduna, Öldükten Sonra Dirilmeye, Cennete ve Affa Çağrıdır
Yüce Allah da ilk peygamberle başladığı ve son Allah elçisiyle sürdürerek kıyamete kadar tüm insanlara yaptığı çağrıda kullandığı sözcük dua ile aynı kökten olan “davet” kelimesidir.
Yaratan Allah, yaratmış olduğu insanları rahmetiyle kuşatır, çalışana çalıştığının tam karşılığını rızık olarak verir; onları sıratı müstakim olan hakka, hidayete, tevhide, hayra, barışa ulaştıracak doğru yolu göstermeyi üzerine bir borç olarak alır ve gerçekleştirir. Bunu da her zaman ve mekânda insanlarla kendilerinden biri üzerinden iletişim kurarak, peygambere gönderdiği vahiylerle ve tüm insanlara potansiyel selim akıl vererek yapar /yapmıştır /yapmaktadır.
Bu çerçevede konuya bakarak Yüce Allah insanları, neye davet etmiştir sorusununa göre ayrı başlıklar halinde şöyle açıklayabiliriz.
( a ) Yüce Allah Barış Yurduna Çağırır
“Ve Allah, selâmet (esenlik, güvenlik, mutluluk) yurduna çağırıyor (yed’û) ve O, dilediği /dileyen kimseye dosdoğru yola kılavuz olur.” (Yunus 10/25)
Yunus 10/24. ayette, kazanırken, muhafaza ederken ve harcarken insana sıkıntı ve mutsuzluk veren dünya kazancının geçici ve değersiz olduğu açıklanmıştı. Bu ayette ise Rabbimiz insanları gerçek mutluluğa, esenliğe ve güvenliğe çağırmaktadır. Cennete “selâm yurdu” adının verilmesi, oraya girenin her türlü afet ve musibetten selâmete ermesinden ötürüdür. Ayrıca “es-Selâm” sözcüğü Rabbimizin en güzel adlarından biri olup “Dâru’s-Selam” ifadesinden “Allah kendi yurduna çağırıyor” anlamı da çıkmaktadır.[2]
“Peki, şüphesiz Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, kör olan kimse gibi midir? Şüphesiz ancak kavrama yetenekleri olan kişiler;
Allah’a verdiği sözleri yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan,
Allah’ın birleştirilmesini istediği şeyi; iman ve ameli birleştiren,
Rablerine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve hesabın kötülüğünden korkan kişiler,
Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabretmiş,
Salâtı ikame etmiş (malî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmuş, ayakta tutmuş),
Kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık Allah yolunda harcamış
Ve çirkinlikleri güzelliklerle ortadan kaldıran kişiler öğüt alıp düşünürler. İşte onlar, bu yurdun âkıbeti; adn cennetleri kendilerinin olanlardır. Onlar, atalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanlar Adn cennetlerine gireceklerdir. Görevli güçler /haberci ayetler de her kapıdan yanlarına girerler: “Sabretmiş olduğunuz şeylere karşılık size selâm olsun! Bu yurdun sonu ne güzeldir!” ”(Ra’d 13/21-24)
“Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, etinden ve sütünden yararlanılan hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu aşırı istek, insanlara süslü /çekici kılındı. Bunlar, basit dünya hayatının kazanımıdır. Ve Allah, varılacak güzel yer Kendi katında olandır.”
De ki: “Size bundan daha hayırlı olanı bildireyim mi? Allah’ın koruması altına girmiş; “Rabbimiz! Şüphesiz biz inandık, artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi Ateş'in azabından koru!” diyen, sabreden; direnç gösteren, doğru olan, sürekli saygıda duran, Allah yolunda harcamada bulunan ve seherlerde bağışlanma dileyen kişiler için Rablerinin katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah’tan hoşnutluk vardır. Ve Allah, kulları en iyi görendir.”(Âl-i İmran 3/14-17)
Yunus 10/25’te Yüce Allah’ın, insanları barış yurduna (daru’s-selâm) yaptığı çağrı dile getirilmektedir. Bu ayette geçen
selâm sözcüğü, “barış, güven, kurtuluş” anlamlarına gelmektedir. Bu sözcüğün birincil anlamı “barış”tır. Onun için bu ayetteki yed’û fiiline “dua etmek, yalvarmak” manası yerine “çağırmak” anlamını veriyoruz.[3]
( b ) Allah, İnsanları Öldükten Sonra Diriltmek İçin Çağırır
“Göğün ve yeryüzünün Kendi emriyle durması yine O’nun alâmetlerinden /göstergelerindendir. Sonra sizi yeryüzünden bir tek çağırışla (da’veten) çağırdığı zaman (izâ de’âküm) bir de bakarsınız ki siz çıkarılıyorsunuz.” (Rum 30/25)
Rum 30/25. ayetindeki “Sonra sizi yeryüzünden bir tek çağırışla çağırdığı zaman bir de bakarsınız ki siz çıkarılıyorsunuz” ifadesi, Rabbimizin evrenin varlığını süreli olarak planladığını; yeri ve göğü belirli bir süre ayakta tutacağını; planladığı süre dolduğunda da kıyameti koparacağını bildirmektedir.
De ki: “İster taş olun, ister demir. Veyahut gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun.” Sonra onlar; “Bizi kim geri döndürecek?” diyecekler. De ki: “Sizi ilk kez yoktan yaratmış olan.” Bunun üzerine sana başlarını sallayacaklar ve “Ne zamandır bu?” diyecekler. De ki: “Çok yakın olması umulur! Sizi çağıracağı /diriltileceğiniz gün, O’nu överek O’nun çağrısına uyacaksınız ve sadece pek az kaldığınızı zannedeceksiniz.” (İsrâ 17/50-52)
“İşte o, bir tek haykırıştır.
Bir de bakmışsın onlar meydandadır.” (Nâziât /13-14)
“Sadece bir tek çığlık olmuştur. Bir de bakmışsın ki hepsi huzurumuzda “hazır ol”a geçirilmişlerdir.” (Ya-Sin 36/53)
Rum 30/25’de (da’veten, de’âküm) şeklinde geçen dua sözcüğü, hem fiil hem isim olarak yer almaktadır. Bu ayette ilk yaratılış ile öldükten sonra dirilme arasında bir bağlantı kurulmaktadır. Kıyametin kopuşu ve ardından insanların nasıl dirileceğine cevap verilmektedir.
Aslında Rum 30/19’dan 25’e kadar anlatılan tüm konular, bir tek çağrışla insanın tekrar dirilmesi ispat edilmektedir. O ayetlerde geçen olayları yapan ve yaratan Allah’ın kudreti, öldükten sonra dirilmeyi de gerçekleştirmeye yetecektir. Görünen maddi olaylardan, görünmeyen madde ötesi olguya varan iman olayının gerçekleştirilmesi anlaşılmaktadır. Bunu anlamak için düşünce (Rum, 21), bilgi (Rum, 22), dinleme (Rum, 23) ve aklını kullanmak (Rum, 24) gibi zihinsel eylemlere ihtiyaç vardır.[4]
( c ) Allah, İnsanları Cennete ve Affa Çağırır
“Ve ortak koşan kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş, kâfirlerin himayesindeki bir köle kadın, –sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da– ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. Ortak koşan erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir erkek köle, –sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da– ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Ortak koşanlar ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi bilgisi ile cennete (ile’l-cenneti) ve bağışlanmaya (ve’l-mağfirati) çağırır (yed’û). O (Allah), öğüt alıp düşünürler diye insanlara ayetlerini ortaya koyar.” (Bakara 2/221)
Bu ayette birtakım sosyal ilkeler ortaya konmaktadır. Şöyle ki:
* İman etmiş bir erkek müşrik bir kadınla evlenemez.
* İman etmiş bir cariye, evlenmek için müşrik bir kadından hayırlıdır.
* İman etmiş bir kadın, müşrik bir erkekle evlenemez.
* İman etmiş bir köle, evlenmek için müşrik bir erkekten hayırlıdır.
Buradaki “eme /cariye” ve “‘abd /köle” ile, kâfirlerin elindeki köle ve cariyeler kasdedilmiştir. Zira bu süreçte müminlerin köle ve cariyelerinin bulunması uygun değildir.
Bu ayetteki, “…o (müşrik kadın), sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da”, “…o (müşrik erkek), sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da” ifadeleriyle; iman etmiş bir cariyenin, hür, asil, güzel ve makam-servet sahibi müşrik bir kadından; iman etmiş bir kölenin, hür, asil, yakışıklı ve mal-mülk sahibi müşrik bir erkekten hayırlı olduğu bildirilmektedir.
Mümin kadının müşrikle evlendirilmeme gerekçesi olarak, “Onlar ateşe çağırırlar” buyurulmuştur; zira müşrikler eş ve çocuklarını cehenneme götürürler. Buna karşılık, “Allah ise Kendi bilgisi ile cennete ve mağfirete çağırır” buyurularak, koyduğu ilkelerle Allah’ın, cennete ve mağfirete çağırdığı ifade edilmiştir. Demek ki bu ilke, başta aile olmak üzere tüm insanların dünya ve ahret selâmeti için konulmuştur. Şöyle ki, bir müminin bir müşrikle evlenmesi, mümini şirke sürükleyebilir. Çünkü evlilik, sadece cinsel birliktelik değildir; onun sosyolojik, pisikolojik ve kültürel boyutları vardır. Müslüman eş, müşrik eşi, ailesini ve çocuklarını İslâm’a sokabileceği gibi; müşrik eş de, mümin eşi, ailesini ve çocuklarını şirke sokabilir. Aklı başında olan bir mümin kendini böyle bir riske atmaz; müşrikle evlenmektense evlenmemeyi tercih eder.[5]
Görülüyor ki Yüce Allah, insanları iyi/salih eylem yapıp cennete gitmeye ve genel/engin affından yararlanmaya çağırmaktadır. Bu çağrısını, yine kendi izni ile yapmaktadır. Allah, insanlar için daima iyiyi/güzeli takdir ettiği için, onları cennete, affa/bağışlanmaya çağırmakta; insanlar ise bu çağrıya kulaklarını tıkamaktadırlar.[6]
Allah, bu çağrısını insanlara niçin yapmaktadır?
“O, öğüt alıp düşünürler diye insanlara ayetlerini ortaya koyar /açıklar.”
Allah’ın çağrısını herkes anlar mı? Hayır.
Kimler anlar? Allah’ı Rab, Kur’an’ı din edinen, aklını işleterek aklıselim sahibi olanlar ancak Allah’ın çağrısını anlar ve uyar.
Buradan dünya ve ahrette kurtuluşun tek çaresinin Yüce Allah’ın çağrılarına uymakla gerçekleşebileceğini öğreniyoruz. Esasen Allah’ın çağrılarına uymak kadın-erkek tüm insanlara farzdır.
Sedat Şenermen
Kaynakça
[1] Hakkı YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, İstanbul, 2015, c.2, s.356-357.
[2] H. YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, İstanbul, 2015, c.2, s.634-635.
[3] Prof.Dr. Bayraktar BAYRAKLI, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, İstanbul, 2013, 4.Basım, c.2, s.440.
[4] Prof.Dr. B. BAYRAKLI, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, c.15, s.45.
[5] H. YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, İstanbul, 2015, c.7, s.53-54.
[6] B. BAYRAKLI, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, c.2, s.440.
Tüm Köşe Yazarları
-
Rifat Serdaroğlu l Türkiye'ye Kadın Eli Değmeli
08 Mart 2021, 10:44 -
Sedat Şenermen l Dünya Kadınlar Günü
08 Mart 2021, 08:32 -
Rifat Serdaroğlu l Vebal Altındasınız!
07 Mart 2021, 11:26 -
Rifat Serdaroğlu l Bana Dostunu Söyle
06 Mart 2021, 11:01 -
Prof. Dr. Haydar Çakmak l Niçin Bu Kadar Parti Kuruldu?
05 Mart 2021, 16:13 -
Rifat Serdaroğlu l Esir Miyiz/Rehin Miyiz?
04 Mart 2021, 19:47 -
Rifat Serdaroğlu l İnsan Haklarını Eyleme Planı
03 Mart 2021, 12:41 -
Rifat Serdaroğlu l Bir Duruşu Olmalı İnsanın!
03 Mart 2021, 10:50 -
Rifat Serdaroğlu l Gerçekler Konuşulsun Artık
27 Şubat 2021, 18:07 -
Sedat Şenermen l Gıda Emperyalizmi
27 Şubat 2021, 14:04