Sedat Şenermen l İçinizde Doğru'yu Emreden Önderli Bir Topluluk Bulunsun 13 Kasım 2020, 19:25
“İÇİNİZDE DOĞRU’YU EMREDEN ÖNDERLİ BİR TOPLULUK BULUNSUN”
“Ve içinizden hayra çağıran, herkesçe kabul gören iyi şeyleri (doğruyu) emreden, vahiy ve ortak akıl ile kötülüğü-çirkinliği kabul edilen şeyleri engelleyen bir önderli toplum bulunsun. Ve işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”(Âl-i İmran 3/104)
Bu ayette yer alan “maruf” ile “münker” sözcüklerini önce açıklamalıyız.
Maruf: Arapçada “bilmek, tanımak, düşünerek kavramak” anlamındaki “irfân” kökünden gelen maruf sözlükte “bilinen, tanınan, benimsenen şey, iyi işlem, tatlı dil, ihsan ve İslam’ın hoş gördüğü doğru bulduğu şey”dir. Kaynaklarda “iyi ve doğru olarak kabul edilen, inanç, düşünce ve davranışlara” tek kelimeyle işaret edilmek istendiğinde en çok maruf sözcüğü kullanılır.[1] Ragıb İsfehânī ma’rufu’ “akıl ile dinin hoş ve uygun gördüğü her eylemin adı”[2] olarak tanımlamıştır.
Kavram olarak maruf, “İslam’ın /Kur’an’ın hükümleri, genel ilkeleri ve buyrukları uyarınca yapılması ve söylenmesi gereken her söz ve eylemdir.”[3]
Münker (Kötülük): “Münker”, insanlık tarafından kötü olarak kabul edildiği gibi, Yüce Allah tarafından da çirkin görülen şeylerdir.
Rabbimiz Kur’an’da “ma’rûfu emr” ve “münkerden nehy” buyruğuyla insanlığın ‘iyi ve kötü’, ‘yararlı ve zararlı’, ‘güzel ve çirkin’, ‘olumlu ve olumsuz’ şeyler, davranışlar ve olgular arasında doğru ayrım yapabilecek bir vicdanî yetiyle donatıldığına işaret etmektedir. Neyin iyi neyin kötü olduğunu doğasına yerleştirilen bu vicdanî yetiyle değerlendirebilen insan, kendisini sınırlayan müteal (aşkın, transandantal, ilahî) kaynaklı değer ölçüleri olmadan bu içsel mekanizmayı özenli kullanamamakta, tam aksine, çeşitli psikolojik refleksler kullanarak kötüyü, çirkini, yanlışı meşrulaştırma çabasına girişmektedir. “Şeytanın kişiye kendi yaptıklarını güzel, süslü göstermesi”, bu meşrulaştırıcı psikolojik mekanizmaları fark etmeyen insanın içine düştüğü içsel bir tuzak olarak da değerlendirilebilir. Rabbimiz insanın sağduyusu ile doğru olarak tanıdığı “münker”i kendisi de yasaklayarak insanlığın vicdanî tanısını desteklemekte ve ona kötüyü ve kötülüğü önlemeyi sağlayacak güçlü bir dinî müeyyide /yaptırım kazandırmaktadır. Çünkü insan mutlak zararlı olduğunu bildiği şeylerden kaçınma konusunda bile kendini yeterince denetleyememektedir. 1930’lu yıllarda ABD’de getirilen alkollü içki yasağının tüm yasal zorlamalara rağmen başarılı olamayışı, buna karşılık İslam toplumlarında alkollü içki kullanma oranındaki belirgin düşüklük, “kötü” olanı engellemede dinsel müeyyidenin ne denli etkili olduğunu gösteren iyi bir örnektir.[4]
Sözlükte “çirkin, kötü, yadırganan şey” anlamına gelen münker, dini bir kavram olarak “Allah’ın razı olmadığı, İslam’ın /Kur’an’ın çirkin, kötü, kabahat, günah ve haram olarak bildirdiği davranışlardır”.[5] Münker, maruf’un zıddıdır. Kur’an’da “ma’ruf” ve “münker” sözcükleri dokuz ayette “ma’rufu emretme, münkeri yasaklama” anlamına gelen ifadelerle geçiyor.[6] İslamī kaynaklar “iyiliğin egemen kılınması ve yaygınlaştırılması, kötülüğün önlenmesi böylece erdemli bir toplumun oluşturulması ve yaşatılması için gösterilen çalışmaları Kur’an’daki kullanıma uygun olarak emri bi’l-ma’ruf nehyi ani’l-münker” şeklinde formüle etmişler ve bu faaliyetin farz olduğunda birleşmişlerdir. [7] Toplumda ortak bilinç ve aklın oluşmasını sağlayan bu ilke bir açıdan Kur’an’ın temel dinamiğidir.
Şimdi Âl-i İmran 3/104. ayetini, bölümlere ayırarak açıklayabiliriz.
- Her toplumda bir eğitim ordusu kurulması gerekir.
“Sizden önderli bir topluluk bulunsun.”
Yüce Allah’ın bu ifadesinden, toplumda bir eğitim ordusu oluşturulması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu eğitim ordusunun yetiştirilmesi, toplumların veya milletlerin olmazsa olmazını oluşturmaktadır.
- Bu grup iyiye çağırmalıdır.
Bu bölümde, “önderli topluluğun” görevi, iyiye /hayra çağırmak olarak belirlenmektedir. Bundan, bu grubun iyiyi /hayrı bildiği ve uyguladığı da anlaşılmaktadır.
Herhangi bir çaba harcamayan topluma, iyi /hayır kendiliğinden gelmez. “İyiye /hayra çağırırlar” ifadesi, iyinin /hayrın bir amaç olduğunu, insanların beyinleriyle, aklıselimleri ile ve eylemleriyle ona doğru koşmaları ve onu elde etmek için çalışmaları gerektiğini gösterir. İyiye hayra çağırma görevi, iyiyi öğretmeyi ve onu tanıtmayı da kapsar. Dolayısıyla, iyiye çağırmak, iyiyi öğretmeyi de içine alan bir eğitim faaliyetidir.
Ayetin birinci bölümünde yer alan, “İçinizden önderli bir topluluk bulunsun” ifadesindeki “topluluk”tan kasıt, milleti idare eden ve eğitim politikasını yürüten grup olabilir. Bu durumda siyaset, “insanları iyiye /hayra çağırma, iyiyi /erdemi kazandırma sanatıdır” şeklinde tanımlanabilir. Ayetteki “hayr” “iyi” kavramından ne kastedildiği ve neye çağırılacağı şu ayetlerden anlaşılabilir:
- a) Basiretle Allah’a çağırılacak.
“De ki: Budur benim yolum: Akla uygun, bilinç ve duyarlılıkla donanmış bir kavrayışa dayanarak (hepinizi) Allah’a çağırıyorum. Ben ve bana uyanlar (aynı çağınyı yapıyoruz). Allah’ı noksanlıklardan uzak tutarım, ve ben Allah’a ortak koşanlardan değilim” (Yûsuf 12/108).
Bu ayetten anlıyoruz ki, Hz. Peygamber ve ona tâbi olanlar, basiretle (akıl ve duyarlılıkla donanmış bir kavrayışla) Allah’a çağırmışlardır bu da, Yüce Allah’ı noksan sıfatlardan uzak tutmak ve O’na şirk koşmamaktır. Bu ayetle Âl-i İmrân 104’deki hayr “iyi” kavramını birleştirirsek, iyinin, bilinçli bir şekilde Allah’ı her türlü noksanlıktan uzak tutmak ve şirk koşmamak olduğu anlaşılır. İşte Hz. Peygamber’in yolu budur; yani iyinin /hayrın yoludur ki bu, akla dayanarak Yüce Allah’a çağırmadır.
- b) Allah’ın yoluna davet edilecek.
“Sen, hikmet ve güzel öğütle Rabb’inin yoluna davet et ve onlarla mücadeleni en güzel bir usulle yap. Şüphesiz ki Rabbin, yolundan sapanları en iyi bilendir, doğru yolda olanları da en iyi O bilir.”
Âl-i İmrân 104’teki “iyi /hayır”, burada “Allah’ın yolu” ile tefsir edilmektedir. Hikmet ve güzel öğütle kendisine davet edilecek şey Yüce Allah’ın yoludur.
- c) Allah’ın kitabına davet edilecek.
Kendisine davet edilecek ve edilmesi gereken ‘iyi’nin içini şu ayetle doldurabiliriz: “Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmez misin ki, aralarında hükmetmesi için Allah’ın kitabına davet ediliyorlar da, sonra içlerinden bir grup cayarak geri dönüyor” (Âl-i İmrân 3/23).
Bu ayetten hareketle “iyi”yi şöyle tanımlayabiliriz:
İyi, sorunlerı çözen şeydir. Kur’an da, insanların sorunlarını çözmek için gönderilmiştir. Öyleyse, Kur’an’a davet etmek, iyiye davet etmektir.
- d) İslâm’a davet edilecek.
Âl-i İmrân 104’te geçen hayr “iyi” kavramının içini İslâm kelimesinin manaları ile doldurabiliriz. İslâm; “barış, emniyet, teslimiyet ve rahmet”tir. O halde hayr “iyi” barıştır, emniyettir, Yüce Allah’a teslimiyet ve rahmettir. Bu durumda “İçinizden hayra çağıran önderli bir topluluk bulunsun” (Âl-i İmrân 3/104) ifadesi, “İçinizden İslâm’a (barışa, emniyete, teslimiyet ve rahmete) çağıran önderli bir topluluk bulunsun” anlamına gelir.
Saff sûresinde şöyle buyurulmaktadır:
“İslâm’a çağırıldığı halde Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?” (Saff 61/7). Bu ayette, İslâm’a davetin önemi vurgulanmaktadır.
- e) Kurtuluşa davet edilecek.
“Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz” (Mümin 40/41). Buradaki necat “kurtuluş”, iman olmalıdır. Çünkü insanı cehennemden kurtaracak şeylerin başında iman ve aklıselim sahibi olmak gelmektedir. O zaman Âl-i imrân 104’teki hayr “iyi” kavramına, iman ve onun getirdiği kurtuluş anlamı verilebilir.
- f) Hidayete (doğru yola) çağırılacak.
Şu ayetlerden hidayetin, “doğru yol” anlamına geldiği anlaşılmaktadır: “Onları hidayete çağırırsanız size tabi olmazlar” (A‘râf 7/193); “Gerçek şu ki, sen onları hidâyete çağırıyorsun” (Müminûn 23/73).
Buradan hareketle diyebiliriz ki, hayra “iyi”ye çağırmakla görevli grup, hidayete “doğru yol”a çağırmalıdır; zira hayr “iyi” budur.
Âl-i İmrân 104’te geçen hayr “iyi” kavramının -izafi olması nedeniyle- içini doldurmaya çalıştık. İyi her yerde iyidir; ama içinde hangi değerlerin bulunduğunu da bilmek gerekir.
İşte bu hayra (iyiye) çağırmak, akla dayanarak Allah’a, Allah’ın yoluna, Allah’ın kitabına, İslâm’a (barışa, güvene, teslimiyet ve rahmete), kurtuluşa ve hidayete çağırmak anlamına gelmektedir.
Bütün bunlardan şu sonuç çıkar: Toplumu eğitip yetiştirmekle görevli olan eğitim ordusu, aklıselimin önemini, ona dayanmayı, Allah’a nasıl davet edileceğini bilmeli, barıştan, güvenden yana tavır koymalı, Allah’ın yolunun, kurtuluş ve hidayetin bilincinde olmalı; hayrın “iyi”nin bunlardan oluştuğunu idrak etmelidir. Hayrı“iyi”yi biraz daha netleştirmek için şöyle diyebiliriz: Akla göre hareket etmeye, imana, barışa, güvene, teslimiyete, rahmete, hidayet ve kurtuluşa sevkeden herşey iyidir.
Âl-i İmrân 104’teki hayr “iyi” kavramının içini, 103. ayette geçen değerlerle doldurursak, şu tanımları yapabiliriz:
* İyi, Allah’ın ipi olan Kur’an’dır.
* İyi, tefrikadan ve düşmanlıktan uzak; kalplerin kaynaştığı ve insanların kardeş olduğu bir hayattır.
O zaman hayra (iyiye) davet, kalplerin kaynaşmasına, sevgiye, kardeşliğe, birlik ve beraberliğe davet demektir.
Yüce Allah, toplumda bu ulvi değerlere davet edecek bir önderli topluluğun bulunmasını Al-i İmrân 104. ayetiyle farz kılmaktadır. Bundan, böyle bir önderli bir topluluğun bulunmaması halinde toplumun/ülkenin felaketlere uğrayacağı ve çökeceği anlaşılır. Bu gruba kısaca mütefekkirler grubu diyebiliriz.[8]
Peygamberlerin yaptığı bu yaşamsal görev, bugün için bilimcilere, yani düşünürlere düşmektedir. Bunlar insanları hayra “iyi’ye çağırmak, insanların beynine, aklına, zihnine, idrakine doğru bilgi ile hitap etmeli, insanların kalplerini birleştirmek, kültürel kardeşlik dediğimiz iman kardeşliğini inşa etmeli, tefrikayı, düşmanlığı ortadan kaldırmalı ve toplumu ateş çukuruna düşmekten kurtarmalı ve böylece toplumun yok olmasına neden olacak parçalanmayı önlemelidirler.
- “Doğru olanı emreder; yanlış ve eğri olandan alıkoyarlar.”
Eğitim ordusunun veya eğitim politikasını yürüten siyasilerin ikinci görevi, doğru olanı emretmek, yanlış ve eğri olandan insanları alıkoymaktır. Birinci görevleri, hayra “iyi”ye davet idi. İkinci görevleri marufu /doğruyuemretmek, münkerden alıkoymaktır.
Emretmek ve nehyetmek /alıkoymak, daha çok hukuku ve siyaseti ilgilendiren bir açılımdır. Bu anlayıştan hareket ederek diyebiliriz ki,
* Hayra “iyi”ye davet, bir eğitim faaliyeti iken;
* Doğru olanı emretmek ve yanlış olandan nehyetmek, daha çok hukukî ve siyasi bir faaliyettir.
Diğer taraftan, doğru olanı emretmek, yanlış olandan alıkoymak, bir sosyal kontrol faaliyeti olarak da görülebilir. Toplumun herbir bireyi, nemelazımcı olmayıp gördüğü yanlışa müdahale ederse, o toplum yaşamaya layık, canlı olduğunu isbat etmiş demektir. Her canlının kendini savunma mekanizmaları vardır; toplumun savunma reflekslerinden biri de halkın kendi kendini kontrol ederek, kötülüğe eliyle veya diliyle müdahale etmesi ve iyiliği emretmesidir; bunu yapamayanın ise en azından kötülüğe karşı kalben buğzetmesi gerekir.
Düşmanın saldırılarına hiçbir tepki vermeyen canlı, gerçekte cansız demektir ki o, yenilmeye ve yok olmaya mahkumdur. Yabancı ve zararlı olan kültürel ve fikrî saldırılara, algı operasyonlrına karşı iyiliği emredip kötülükten alıkoyarak kendini savunmayan bir toplum da, cansız sayılır ve yok olmaya mahkumdur.
İyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek bir toplumun bağışıklık sistemidir. Bedenin bağışıklık sistemi, nasıl vücuda giren mikroba karşı mücadele mekanizmalarını devreye sokarsa, bir toplum da içine giren tefrika /ayrılık ve düşmanlık mikrobuna karşı bağışıklık sistemi olan iyiliği emretme ve kötülükten nehyetme mekanizmasını hemen devreye sokmalıdır.
Şimdi bu manadan hareketle, Âl-i İmrân 104’ü Âl-i İmrân 102’ye bağlayarak takvaya şu tanımı getirebiliriz:
Takva, “hem ferdin, hem de toplumun bağışıklık sistemi olup fert ve toplumun kendisini kötülüklere karşı koruması için iyiliklerle donanmasıdır. Buna göre, takvayı (manevî /zihinsel bağışıklık sistemini) ayakta tutan eylemler şunlardan oluşmaktadır:
- Allah’a teslim olmak,
- Allah’ın kitabına sımsıkı sarılmak,
- Ayrılığa /tefrikaya düşmemek,
- Düşmanlık duygusundan arınmak,
- Kalpleri kaynaştırmak, kardeş olmak,
- Doğru yola girmek,
- İyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek (Âl-i İmrân 3/102-104).
İşte takvanın (aklıselim sahibi olmanın) oluşturduğu bireysel ve sosyal bağışıklık sistemi budur.[9]
Tefsircilerin babası diye anılan F. Râzī, Âl-i İmrân 104’e şöyle bir yorum getirmiştir: Ona göre Maruf’u /doğruyu buyurmak, münkerden /yanlıştan alıkoymak, iyiliğe, hayra davetin alt basamaklarıdır. İyiliğe davetin kapsamına şu iki tür çalışma girer:
- Doğru olan şeyi yapmaya teşvik ki bu, emr-i bi’l-maruftur.
- Yanlışı terk etmeye teşvik ki bu da, nehy-i ani’l-münkerdir.[10]
“İşte bunlar son kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
Ayetin bu cümlesindeki zamirlerin çoğul olmasından hareketle, kurtuluşun toplumsal olduğunu söyleyebiliriz.
Kurtuluşa erişde “iyiliği emretme” görevinin Allah’ın Elçiliği’nin odak noktasını oluşturduğu tarihsel gelişimde çok açık olarak görmek mümkündür. Nitekim şu ayetlerde iyiliği buyurmanın önemini ve önceliğini vurgulamaktadır:
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Herkesçe iyi kabul edilen şeyleri emreder, vahiy ve ortak akıl ile kötülüğü, çirkinliği kabul edilen şeyleri engeller ve Allah'a inanırsınız. Kitap Ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. Onların bazıları mü’mindirler, pek çoğu da yoldan çıkmış kimsedirler.”(Âl-i İmran 3/110)
“Şüphesiz Allah, tövbe eden, kulluk eden, övgüde bulunan, seyahat eden, Allah’ı birleyen, boyun eğip teslimiyet gösteren, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden, kötü olan her şeyden vazgeçiren, Allah'ın hududunu koruyan inananlardan, canlarını ve mallarını şüphesiz cenneti onlara verme karşılığında satın almıştır: Onlar, Allah yolunda savaşırlar; sonra öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah’ın Tevrat, İncil ve Kur’an’daki gerçek bir vaadidir Ve sözünü, Allah’tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alış-verişle sevinin. Ve işte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir. Ve müminlere müjde ver!”(Tevbe 9/111-112)
“Ve “iyi adam”lık ve Allah’ın koruması altına girme üzerinde yardımlaşın, zaman kaybına neden olan şeyler / hayırda ağırda alma /zarar verme /kusur oluşturma ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Ve Allah'ın koruması altına girin. Hiç şüphesiz Allah, azabı /kovuşturması çok çetin olandır.”(Maide 5/2)
“İnanan erkekler ve inanan kadınlar; bunların bazısı bazılarının koruyucu, yol gösterici yakınlarıdırlar. Bunlar herkesçe kabul gören iyi şeyleri emrederler, tüm kötü şeylerden vazgeçirirler, salâtı ikame ederler (malî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutarlar), zekât’ı; Allah’ın dininin yayılması, ayakta tutulması, salâtın ikame edilebilmesi için müminlerin iman borcu; kulluk görevi olarak içtenlikle verdiği vergiyi verirler, Allah’a ve O’nun Elçisi’ne itaat ederler. İşte bunlar, Allah onlara rahmet edecektir. Şüphesiz Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan /mutlak galip olandır, iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen /sağlam yapandır.”(Tevbe 9/71)
Sedat Şenermen
Kaynakça
[1] Doç.Dr. Mustafa ÇAĞRICI, “Emir bi’l-Ma’ruf Nehiy ani’l-Münker”, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1995, c.11, s.138; Yard.Doç.Dr. Ömer DUMLU, Kur’an-ı Kerim’de Ma’ruf ve Münker, İstanbul, 1994, Ravza Yayını, s.28-31.
[2] Ragıb el-İSFEHÂNĪ, el-Müfredât, “’A-r-f” md.
[3] Doç.Dr. Fikret KARAMAN, “Maruf”, Dini Kavramlar Sözlüğü (Kitabı içinde), Ankara, 2006, DİB Yayınları, s.409.
[4] Hakkı YILMAZ, Tebyinü’l-Kur’an /İşte Kur’an, İstanbul, 2015, c.5, s.482-483.
[5] F. KARAMAN, “Münker”, (a.g.e. içinde), DİB Yayınları, s.497.
[6] Bkz. M.Fuad ABDÜLBAKÎ, “’a-r-f” ve “N-k-r” maddeleri.
[7] M. ÇAĞRICI, “Emir bi’l-Ma’ruf Nehiy ani’l-Münker”, a.g.e içinde, s.139.
[8] Prof.Dr. Bayraktar BAYRAKLI, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, c.4, s.287-289.
[9] B. BAYRAKLI, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, c.4, s.290-291.
[10] F. RÂZÎ, Mefâtihu’l-Ğayb, c.VI, s.523.
Tüm Köşe Yazarları
-
Rifat Serdaroğlu l Bana Dostunu Söyle
06 Mart 2021, 11:01 -
Prof. Dr. Haydar Çakmak l Niçin Bu Kadar Parti Kuruldu?
05 Mart 2021, 16:13 -
Rifat Serdaroğlu l Esir Miyiz/Rehin Miyiz?
04 Mart 2021, 19:47 -
Rifat Serdaroğlu l İnsan Haklarını Eyleme Planı
03 Mart 2021, 12:41 -
Rifat Serdaroğlu l Bir Duruşu Olmalı İnsanın!
03 Mart 2021, 10:50 -
Rifat Serdaroğlu l Gerçekler Konuşulsun Artık
27 Şubat 2021, 18:07 -
Sedat Şenermen l Gıda Emperyalizmi
27 Şubat 2021, 14:04 -
Rifat Serdaroğlu l Yerli ve Milli Cumhur İttifakı
28 Şubat 2021, 00:26 -
Prof. Dr. Haydar Çakmak l İktidarları Ölçme Kriterleri
26 Şubat 2021, 12:09 -
Rifat Serdaroğlu l Bilim İnsanı ve Yalancı Bakan
25 Şubat 2021, 17:22