Sedat Şenermen l Atatürk ve Milli Mücadelede Türk Kadını 12 Ekim 2020, 08:20
ATATÜRK VE MİLLİ MÜCADELEDE TÜRK KADINI
Ankara’da 24 Kasım 1927’de Ulus meydanına dikilen Zafer Anıtı’nın arka sağ yanı.[1]
“Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”
“Kadın insandır ve aklı başındadır.” ATATÜRK
Eski Türklerde, devletlerarası ilişkilerde “Elçi kabulü ve itimatname sunumu” törenlerinde Hakan ile Hatun birlikte bulunurlar ve savaşın yönetiminden sorumlu olan savaş kurulunda (Harp Konseyi) Hatun da üyedir.
Cengiz Han böyle bir savaş kurulunda, toplantıya katılan kumandanları eşine şöyle tanıtır, der ki:
“- Ben, bunların (HAN)’larıyım.
Sen de benim (HAN’IM)sın.”[2]
“Millî Mücadele” adı verilen o insanüstü, olağanüstü olaylar zinciri, aslında Türk milletinin ölüm-kalım savaşıdır. Uzun ve şanlı geçmişimizin tarih sayfaları arasında gömülüp kalmaması, büyük bir kültür varlığının, eşi az bulunur bir medeniyetin izlerinin silinip gitmemesi, yok edilmemesi için verilen bir savaştır. Bu milletin dünya milletleri arasında var olabilme, yaşayabilme, başı dik ayakta durabilme için yaptığı savaştır.[3]
Nitekim bu büyük mücadelenin eşsiz komutanı Atatürk: “Ölmek isteyen bir milleti hiç bir kuvvet kurtaramaz. Türk milleti ölmek istemez, o daima yaşayacaktır” demiştir.[4]
Türk milletinin sonsuza dek yaşayacağı, ama tutsak olmadan, boyun eğmeden, başı yukarda yaşayacağı bir gerçektir. Atatürk bu gerçeği 1925’de yaptığı bir konuşmada şöyle dile getirmiştir:
“Türk, esareti kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir olmamıştır.”[5]
1. Atatürk’ün Söylemine Göre Milli Mücadelede Türk Kadını
“Bu son senelerin devrim yaşamında, ateşli özverilerle dolu mücadele yaşamında, milleti ölümden kurtararak kurtuluşa ve bağımsızlığa götüren gayret ve faaliyet yaşamında her millet bireyinin çalışması, çabası, yardımı, özverisi olmuştur.
Bu arada en fazla kutlanarak anılması ve daima gönül borcuyla tekrar edilmesi gereken bir yardım vardır ki o da, Anadolu Kadını’nın göstermiş olduğu çok yüce, çok yüksek, çok değerli özveridir.
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu Köylü Kadını’nın üstünde kadın çalışmasından söz etmek imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını:
- ‘Ben, Anadolu Kadını’ndan daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını’ndan daha fazla çalıştım, Anadolu Kadını kadar emek verdim’ diyemez.”[6]
“Belki erkeklerimiz, memleketi istila eden düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüs germekle düşman karşısında hazır bulundular. Fakat
* Erkeklerimizin oluşturduğu ordunun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir.
* Memleketin yaşama araçlarını hazırlayan kadınlarımız olmuş ve kadınlarımız olmaktadır.
* Kimse inkâr edemez ki, bu savaşta ve ondan önceki savaşlarda milletin yaşama yeteneğini tutan, hep kadınlarımızdır.
- Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren,
- Ürünleri pazara götürerek paraya çeviren,
- Aile ocaklarının dumanını tüttüren,
Bütün bunlarla beraber,
- Sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin savaş gereçlerini taşıyan hep onlar, hep o yüce, o özverili, o kutsal Anadolu Kadınları olmuştur.
Bu nedenle hepimiz, bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı gönül borcu ve teşekkürle sonsuza dek analım ve kutlayalım.”[7]
Türkiye’de 1918-1923 yılları arasında Kadının Durumu değişik özellikler gösterir. Türkiye’nin tarihî gelişmesi bu konuda büyük ölçüde etkili olmuştur.
Bu Tarihsel Olaylar Sırasında, TÜRK KADINININ DURUMUNU Maddeler Halinde Şöyle Sıralayabiliriz:
(1) İstanbul’da ve diğer vilayetlerde aydın Türk Kadınları’nın çalışmaları ile düşman işgaline karşı direnmek için, erkeklerle beraber hareket etmeleri, ayrıca dernekler kurmaları, mitingler düzenlemeleri.
(2) Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi’nde kız öğrencilerin erkeklerle beraber okuyabileceğine dair karar alınması.
(3) I. Dünya Savaşı sırasında askerde bulunan erkeklerin yerine, Türk Kadını’nın iş hayatında memuriyetlere girmeleri.
(4) Her türlü hayır derneklerinde ve özellikle Kızılay örgütünde çalışmaları.
(5) Anadolu’nun diğer büyük ve küçük şehirlerinde kız okullarının çoğalması ile kadın öğretmenlerin artması.
(6) Milli Mücadele’de Müdafaayı Hukuk ve Kurtuluş Hareketi’nde ise Anadolu’da Türk Kadını’nın vatan savunmasına bizzat katılması.
(7) Belirli bir öğretim devresini bitiren kızların çeşitli mesleklerde yetişme gayretleri ve uğraşmaları.[8]
2. Atatürk’e Göre Kadın Sorunu Ve Çözümü
ATATÜRK, kadını kendi yaşam ortamında tutsak haline getiren, tutucu kurallar ve buna bağlı olarak yaşamla çelişen önyargılar ortadan kaldırılmadıkça, Türk ulusunun da tutsaklıktan kurtulamayacağına inanıyordu. Kadın özgürlüğünün,
- Kişisel boyutunu insan onuruyla,
- Toplumsal boyutunu ise uygarlık gelişimiyle ilgili bir sorun olarak görüyordu. Ona göre,
* Kadını özgürleştirmemiş bir toplum gelişemez,
* Tutsaklıktan kurtulamazdı.[9]
ATATÜRK;
“Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı, yere zincirlerle bağlı kaldıkça, öbür yarısı göklere yükselsin. Kuşku yok; devrimci adımlar, iki cins tarafından birlikte, arkadaşça atılmalı, yenilik ve ilerlemeler birlikte gerçekleştirilmelidir. Devrim, ancak böyle başarıya ulaşabilir”10] diyordu.
Mustafa Kemal Atatürk, “KADINA VE KADININ ÖZGÜRLEŞMESİNE”, yaşamının her döneminde yüksek önem vermiş, konunun çözümü için araştırmalar, düşünsel irdelemeler yapmıştı. Örneğin,
Birinci Dünya Savaşı sürerken 22 Kasım 1916’da Genel Kurmay Başkanı ile yaptığı bir söyleşide,
* Toplum yaşamının iyileştirilmesi konusuna değinmiş ve şu görüşleri ileri sürmüştü:
“Güç ve yetenek sahibi anne yetiştirmek, bunun için de kadını özgürleştirmek zorundayız. Bir işi kadınla birlikte yapmak; erkeğin ahlakı, düşüncesi ve duyguları üzerinde etkili olacaktır. Kadın ve erkekte, karşılıklı olan saygı ve sevgi eğilimi, yaradılıştan gelen, doğal bir davranıştır.”[11]
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, kadın sorununun çözümünü, “TÜRK KADININA ÖDENMESİ GEREKEN BİR BORÇ” olarak görüyordu.
Savaşı tüm ulus kazanmıştı, ama kadınların taşıdığı yük ve gösterdiği özveri çok yüksekti.
“Yaz kış demeden, kucaklarında çocukları, önlerinde cephane yüklü kağnılarıyla ordunun ihtiyaçlarını karşılamıştı” ama bununla yetinmeyip,
“Erkeklerin bıraktığı çalışma alanlarını doldurmuşlar, tarla sürüp ürün yetiştirmişler, evlerinin yiyecek ve yakacağını sağlayarak ocaklarının ateşini yanar tutmuşlardı.”[12]
ANADOLU KADINI gerçekleştirdiği “Kutsal” eylemle, “Hem Yuvasını Hem De Orduyu” ayakta tutmuştu.
Bu gerçeği, herkesten çok, Mustafa Kemal Atatürk biliyor ve yargısını; “Dünyada hiçbir ulusun kadını, ben Anadolu kadınından daha çok çalıştım, ulusumu kurtuluş ve zafere götürmek için, Anadolu kadını kadar hizmet ettim diyemez” sözleriyle dile getiriyordu.
Kadın sorununu Türkiye’de bir düşünür olarak olduğu gibi bir devlet adamı olarak da ele alan, karşısında bulduğu çeşitli engellere aldırış etmeden çalışan ve çözmeyi de başaran, Atatürk’tür.
Atatürk’e göre kadın sorunu, her şeyden önce insan kişiliği ile ilgili bir hak ve bir gerçeklik sorunudur.
3. Millî Mücadele’de Millî Ülkü, Millî Onur Etkili Olmuştur
Büyük Nutuk’la “BÜTÜN MİLLETE TAZE BİR YÜREK GÜCÜ VERMEK” gerektiğini söyleyen ATATÜRK, milletin azmiyle her türlü güçlüğün yok edileceğine inanmış, Millî Mücadele’nin sonunda da milletçe zafere ulaşmayı şu cümleleriyle dile getirmiştir:
“Milli mücadele’yi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarıdır. Millet analarıyla, babalarıyla, hemşireleriyle mücadeleyi kendisine ülkü edindi. Biliyorsunuz ki, asırlarca vuku bulan mücadeleler ve bunların neticeleri olarak da yüksek tarihî zaferler vardır. Fakat o zaferlerin amilleri kendi ülküleri olarak değil, şunun bunun hırsı peşinde kul köle olarak bulunmuşlardır. Hâlbuki millî mücadele’de kişisel hırs değil, millî ülkü, millî izzet-i nefis hakiki etken olmuştur.”[13]
4. Sonuç Olarak Görevimiz Nedir?
“Ey Kahraman Türk Kadını!
Sen, yerde sürünmeye değil,
Omuzlar üstünde göklere yükselmeye lâyıksın…”[14]
“Kadın varlığı, ulusun bin bir noktadan temelidir!
Artık, kadını süs tanımak fikrini tazelemek doğru değil!”[15]
“Erkeklere ilk öğüdü, ilk eğitimi veren ve onun üzerinde ilk analık egemenliğini ve etkisini kuran, kadındır.”[16]
“Pek yakın bir gelecekte, kadının her anlamıyla erkekle eş olacağı bir dünya doğacaktır.”[17]
Diyen Büyük Atatürk’ün öngörüsü bağlamında çalışmak, çok çalışmak bizlerin öncelikli ve sürekli görevi olmalıdır. Çünkü O’na olan minnet, şükran borcumuzu, “Atatürkçü Düşünce Sistemi”ni her zamankinden daha çok ve etkin bir şekilde 21. yüzyıl akıl, bilim ve entelektüel düzeyinde doğru anlayıp gereğini doğru uygulamakla ancak yerine getirmiş olabiliriz.
Sedat Şenermen
Kaynakça
[1] Fevziye Abdullah TANSEL, İstiklâl Harbinde Mücâhit Kadınlarımız, Ankara, 1988, AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, s.62.
[2] Burhan GÖKSEL, Çağlar Boyunca Türk Kadını Ve Atatürk, Ankara, 1988, Kültür Ve Turizm Bakanlığı Yayını, s.115.
[3] Müjgân CUNBUR - İnci ENGİNÜN – Cahide ÖZDEMİR, Millî Mücadele’de Türk Kadını, (Kitabı içinde), Ankara, 1983, Feryal Matbaacılık, s.1.
[4] Şevket Aziz KANSU, Anıt - Kabir, Ankara, Türk Dili Dergisi, Sayı:12, 1952, s.682.
[5] ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, Ankara, 1959, 2.Baskı, c.II, s.230.
[6] 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c.II, s.147-148.
[7] 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c.II, s.148.
[8] Prof.Dr. Ayşe AFETİNAN, Tarih Boyunca Türk Kadınının Hak ve Görevleri, İstanbul, 1982, 4.Basılış, MEB Yayınları, s.102-103.
[9] Sedat ŞENERMEN, Atatürk ve Türk Kadını, İstanbul, 2018, Nergiz Yayınları, s.171.
[10] Lord KİNROSS, ATATÜRK, İstanbul,1994, 12.Baskı, Altın Kitap, s.489.
[11] Şükrü TEZER, Atatürk’ün Hatıra Defteri, İstanbul, 1955, Sel Yayını, s.75’ten aktaran: Arı İNAN, Düşünceleriyle Atatürk, Ankara, 1981, TTK Yayını, s.90.
[12] Sedat ŞENERMEN, Atatürk ve Türk Kadını, İstanbul, s.172.
[13] Prof.Dr. Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1971, s.27.
[14] Sedat ŞENERMEN, Atatürk ve Türk Kadını, İstanbul, s.16.
[15] Müjgân CUMBUR, ATATÜRK’ÜN El Yazısıyla Kadınlar Hakkında Düşüncesi, Türk Kadını Dergisi, Sayı:6, 1966, s.19.
[16] 1930, A. AFETİNAN, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, s. 89, TTK Yayını, Ankara, 1969.
[17] A. AFETİNAN, Atatürk’ten Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1959, s. 58.
Tüm Köşe Yazarları
-
Prof. Dr. Haydar Çakmak l Niçin Bu Kadar Parti Kuruldu?
05 Mart 2021, 16:13 -
Rifat Serdaroğlu l Esir Miyiz/Rehin Miyiz?
04 Mart 2021, 19:47 -
Rifat Serdaroğlu l İnsan Haklarını Eyleme Planı
03 Mart 2021, 12:41 -
Rifat Serdaroğlu l Bir Duruşu Olmalı İnsanın!
03 Mart 2021, 10:50 -
Rifat Serdaroğlu l Gerçekler Konuşulsun Artık
27 Şubat 2021, 18:07 -
Sedat Şenermen l Gıda Emperyalizmi
27 Şubat 2021, 14:04 -
Rifat Serdaroğlu l Yerli ve Milli Cumhur İttifakı
28 Şubat 2021, 00:26 -
Prof. Dr. Haydar Çakmak l İktidarları Ölçme Kriterleri
26 Şubat 2021, 12:09 -
Rifat Serdaroğlu l Bilim İnsanı ve Yalancı Bakan
25 Şubat 2021, 17:22 -
Rifat Serdaroğlu l Ayaklı Virüs Gibi
24 Şubat 2021, 18:07