Sedat Şenermen l Atatürk, İzmir ve Bursa'nın Kurtuluşu 11 Eylül 2020, 10:21
ATATÜRK, İZMİR VE BURSA’NIN KURTULUŞU
A-) 9.EYLÜL İZMİR’İN KURTULUŞU
1. İzmir’in Kurtuluşu [*]
İzmir’in Kurtuluşu, 26.Ağustos.1922’de başlayan Büyük Taarruz harekâtı sonucu Türk Ordusu’nun Yunan işgali altındaki İzmir’e 9.Eylül.1922’de girmesini belirten tarihsel kavramdır.
Mudanya Ateşkes Antlaşması ve sonrasında Lozan Barış Antlaşması’na uzanan süreci başlatması dolayısıyla Millî Mücadele’nin sona ererek, Türk milletinin kurtuluşu ve bağımsızlığını elde edişinin simgesi olmuş çok önemli bir tarihi olaydır.[1]
İzmir’in, 15.Mayıs.1919’da Yunan güçleri tarafından işgal edilmesi, Anadolu’da Millî Mücadele’nin başlamasında önemli bir aşama olarak kabul edilir.[2] O tarihe kadar Anadolu’da işgallere karşı dağınık olan düşünce ve örgütlenme biçimleri mevcuttu. İzmir’in işgali,
- Anadolu insanının direniş ve karşı koyuş düşüncesini körüklemiş,
- İstanbul’da başlayan işgali protesto mitingleri Damat Ferit hükümetinin düşmesine neden olmuş;
- Örgütlenme ve protesto mitingleri Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yayılmıştı.
- Artık İzmir, Anadolu harekâtı için temel sembollerden biri haline getirilmişti ve İzmir’in işgaline karşı protesto mitingleri, her yıl işgalin yıl dönümlerinde, Anadolu’nun çeşitli kent ve kasaba merkezlerinde tekrarlanmakta; konu sürekli gündemde tutulmaktaydı.[3]
Birinci İnönü, İkinci İnönü, Aslıhanlar-Dumlupınar ve Sakarya Meydan Muharebeleri’nde Millî Mücadele’nin kazanılmasında önemli adımlar atılmıştı.
1. Tarihsel Gelişim İçinde 9.Eylül’e Geliş Süreci
Türk ordusu tarafından 26 Ağustos 1922 tarihinde başlatılan Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı’nın son aşaması idi. Kesin sonuç beş gün içinde elde edildi. 30.Ağustos’ta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ordulara bir bildiri yayımlayarak “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” tarihi emrini verdi ve 2.Eylül’de Uşak’a girildi.[4]
Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde kendisinin de haberdar olmadan Yunanistan Küçük Asya Ordusu’nun başkomutanlığına getirilmiş General Nikolaos Trikupis tutsak edildi.
Türk birlikleri, İzmir’e doğru hızla ilerledi.
Yunan birlikleri ve Rum siviller Anadolu’dan çekildiler.
9.Eylül.1922 sabahı Ahmet Zeki Bey komutasındaki[5] 2. Süvari Fırkası, ardından Mürsel Paşa komutasındaki 1. Süvari Fırkası birlikleri İzmir şehrine girdi. Ardından 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa, komutasındaki birliklerle saat 10.00’da İzmir'e girdi.[6]
İkinci Tümen’in öncülüğünü yapmakla görevlendirilen Dördüncü Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafeddin Bey’in[7] komutasında yaya olarak en önde giden sekiz er, Bornova’dan Halkapınar’a ilerleyişi sırasında Punta’daki Tuzakoğlu fabrikasına yaklaştıkları sırada fabrika pencerelerinden ani bir ateşe uğramıştır.[8] Bu olayda 4 askerimiz şehit oldu ve hemen orada defnedildiler.[9] İzmir’in kurtuluşu sırasında can veren askerlerin adları şöyledir: Akşehirli Bekiroğlu Mehmet, Antalyalı Ömer oğlu Hakkı (Sarıarslan), Nevşehirli Ahmet oğlu Seyit Mehmet ve Nevşehirli Ahmet oğlu Ahmet.[10]
Konak’a ulaşmayı başaran Şerafettin Bey, Hükümet Konağı önünde göğsüne isabet eden mermilerle yaralanmıştı [11] ancak Konağa girip balkona Türk bayrağını dikebildi.[12] Hükümet Konağı’na bayrağın dikilmesinin hemen ardından Yüzbaşı Zeki komutasındaki süvari birliği Hükümet Konağı’nın hemen sağında yer alan ve günümüze ulaşmayan Sarıkışla’ya, Üsteğmen Arif ve takım komutanı Celal Bey ile Yedeksubay Besim Efendi’nin de Kadifekale’ye bayrağı çekmesi ile İzmir'in işgalden kurtuluşu ilan edilmiş oldu.
Birinci Süvari Tümeni Komutanı Mürsel Paşa bir Fransız savaş gemisi telsizi vasıtasıyla, İzmir’e girildiğini Ankara’ya bildirdi. Belkahve’den tarihi günü izleyen başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Fevzi ve İsmet Paşalar olduğu halde, 10 Eylül sabahı İzmir’e girdi ve Fahrettin Paşa ile buluşarak doğruca Hükümet Konağı’na gitti. Konağın balkonundan, başarıyı millete mal eden kısa bir konuşma yaptı. Daha sonraki bir konuşmasında ise durumu şöyle değerlendirmişti:
“Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır.”
(ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, c. II, s.227)
Mustafa Kemal Paşa’nın ordulara 1.Eylül’de verdiği tarihi emirle başlayan ve 18.Eylül.1922 tarihine kadar yapılan Takip Harekâtı ile bütün Batı Anadolu’daki Yunan askerleri Türk sınırları dışına çıkarılmıştır. Takip harekâtının başarı ile sonuçlanması sayesinde İzmit bölgesinden İstanbul Boğazı’na, Balıkesir bölgesinden Çanakkale Boğazı’na kadar Türk ordusu için hayati önem taşıyan diğer stratejik hedefler de İtilaf Devletlerinin işgalinden, olaysız olarak ve barış yoluyla kurtarılmıştır.[13]
2. Zaferin Anlamı ve 4 Şehit Askerimizin Anıtı
Türk ordusunun kazandığı bu zafer,
* Mudanya Ateşkes Antlaşması’na giden süreci başlatmış;
* Türkiye, Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan sonra
24.Temmuz1923’te Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayarak Türk Milleti bağımsızlığını kazanmıştır.
9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in kurtuluşu sırasında şehit düşen dört askerin anısına, defnedildikleri Halkapınar Şehitliği'nde “Dokuz Eylül Anıtı” yaptırılmıştır. Şehitlikte Şair Necmettin Halil Onan’ın ünlü “Bir Yolcuya” adlı şiiri bir mermer üzerine yazılıdır.[14]
3. Atatürk’e Göre İzmir ve Önemi
“İzmir, kırk yüzyıllık bir ata yurdudur. İzmir bu kadar derin bir tarihe sahip olmakla beraber coğrafi durumu nedeniyle ekonomik ve siyasal çok büyük bir önem sahiptir. İşte bunun içindir ki, Türkiye’yi mahvetmek isteyen düşmanların, her şeyden önce gözleri bu tarihî, bu önemli beldeye döner. Nitekim düşmanlarımız en önce burasını işgal etmişler, ondan sonra daha doğuya ilerlemişlerdir. İzmir’in işgali, bütün milletin kalbinde derin bir yara oluşturmuştur. Herkes İzmir için feryat ediyordu. İzmir, halkın elemlerini, feryatlarını, kararlılık ve imanını ifade etmek için bir parola olmuştu. Çeşitli görüş noktalarından çok değerli olan İzmir, elbette düşmanların elinde bırakılamazdı ve nitekim bırakılmadı.”[15]
4. Atatürk’ün İzmirlilere /Karşıyakalılara Emaneti
“Ben, bütün İzmir’i ve bütün İzmirlileri severim. Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız bir tesadüf, beni Karşıyaka’ya daha fazla bağlamıştır. Karşıyakalılar, anam sizin bağrınızda, sizin topraklarınızda yatıyor. Karşıyakalılar, İzmir’i gördüğüm gün önce Karşıyaka’yı ve orada sizin Türk topraklarınızda yatan anamın mezarını gördüm.”[16]
B-) ATATÜRK VE CUMHURİYET DÖNEMİNDE BURSA
BURSA’NIN 98. KURTULUŞ YILI (11.EYLÜL)
1. Çağdaş Bursa’nın Karşılaştığı Sorunlar
İşgal döneminde Bursa halkı çok zor yıllar yaşadı. Özellikle köylerde çok sayıda insan ölmüş, birçok köy de yakılmıştı. İşgal yıllarında Bursa’da da birçok mahalle yakılmış, yıkılmıştı. Cumhuriyet sonrasında; Bursa nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturan gayrimüslimlerin kenti terk etmesiyle yeni, farklı bir bunalım yaşandı. Giden gayrimüslimlerin yerine gelen “Mübadele göçmenleri” her şeye yeniden başlamak zorundaydı. Zaten Bursa, 1880’li yıllardan beri yoğun bir göçmen akınına uğramıştı. Daha bu göçmenleri bünyesinde hazmedemeden, önce Balkanlar’dan gelen göçmenler, daha sonra mübadele ile Yunanistan’dan gelen göçmenler Bursa’yı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında büyük bir sosyal ve ekonomik sorunlar yumağı haline getirdi. Çünkü Bursa’yı terk eden gayrimüslimlerin çoğu esnaf ve tüccar iken, yerlerine gelen göçmenlerin hemen tamamının çiftçi olması sorunları daha da artırmıştı. Gelen göçmenlerin büyük bölümünün Türkçe dahi bilmeyip, faklı geleneksel ve kültürel özellikler taşıması, Cumhuriyet Bursa’sı için farklı ve ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden oldu. Ancak Cumhuriyet yönetimi, kısa sürede Bursa’daki bu toplumsal ve kültürel sorunları hoşgörüyle ve başarıyla barış içinde birlikte yaşama ülküsüyle aşmayı bildi.
Genç Cumhuriyet, yakılmış, yıkılmış bir Bursa’dan kısa sürede modern bir kent yaratmayı başardı. Yeniden ipek fabrikaları kuruldu, gerek kent merkezi, gerekse ilçe ve köylerinde büyük bir imar atılımı başladı. Cumhuriyet devrimlerine de sahip çıkan Bursa, çok kısa süre içinde büyük bir gelişme göstererek ülkenin dördüncü büyük kenti haline geldi.[17]
2. Atatürk ve Bursa’nın İşgali
Yenilen değil, vazgeçen kaybeder. Doğru bilinen hedefte sebat etmelidir. Zafer’den sonra Atatürk’e sordular:
- Dumlupınar kazanılmasaydı sonuç ne olacaktı?
Mustafa Kemal bu soruyu şöyle cevaplandırdı:
* Yine ve mutlaka zafer…
Bu kurala, Bursa’nın 8.Temmuz.1920’de Yunanlılar tarafından işgali üzerine Atatürk’ün, Meclis’te sergilediği duruşu da buna örnek olarak verebiliriz. O gün milletvekillerine Meclis kürsüsünden şöyle haykırmıştır:
“Arkadaşlar, biz bir maksat izliyoruz: Milletin, devletin bağımsızlığını korumak, bağımsız olarak milletimizin belli sınırlar içindeki bütünlüğünü muhafaza etmek… Bunun içine namus ve şeref dâhildir. Bunun için savaşıyoruz. Arkadaşlar, ülkemizin ellide biri değil tamamı tahrip edilse, tamamı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve orada savunmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla, iki karış yer işgal edilmiş, üç beş köy tahrip edilmiş diye burada feryada gerek yoktur. Ben, size açık söyleyeyim: Bazı yerler işgal edilmiştir ve bunun üç misli daha işgal edilebilir. Fakat bu işgal asla bizim imanımızı sarsmayacaktır.”[18]
2. Atatürk, İşgalden Kurtuluşunun İkinci Yıldönümünde Bursa’da
Tarih 11.Eylül.1924. Atatürk Bursa Halkına hitap ediyor:
“Kardeşler, Bursa’nın kurtuluş gününde, kurtulduğu felâketin gerçek müsebbiplerini de hatırlamak ve onları sonsuza kadar lânetlemek gerekir. Bunun için hatıralarınızı bundan dört, dört buçuk yıl öncesine döndürmek istiyorum. İzmir rıhtımından sevgili vatanımıza saldıran Yunan ordusu, Balıkesir’in güneylerine kadar gelmişti. Arkadaşımız Kâzım Paşa kendisine katılan vatansever, fedakâr bir avuç kahramanla bu düşmanın karşısında cephe oluşturmuştu. Onun kuzeye ve doğuya yayılmasına, özellikle değerli Bursa’mızı çiğnemesine engel olmaya çalışıyordu. Fakat henüz İstanbul’da halife ve padişah unvanıyla oturan zat, taç ve tahtını muhafaza etmek hülyasıyla düşmanlarla birleşmişti. Fazla olarak onların Türk vatanını çiğnemesini, Türk milletini tutsak etmesini kolaylaştırmak görevini de üzerine almıştı. Ve bu amaçladır ki, Anzavur gibi pespayelere rütbeler, paralar, araçlar vererek Karesi’de millet cephesini arkadan vurmaya memur etti. Topladığı birtakım haşaratı halife ordusu adı altında İzmit’e çıkardı. Milleti düşman tutsaklığına teşvik etti. Ülkeyi ve milleti kurtarmaya çalışanları idama mahkûm etti. Yunan uçaklarıyla millete fetvalar yağdırdı.”
“Baştan, arkadan ve içeriden gelen bu saldırılar, bu hıyanetler bu fesatlıklar; dış düşman karşısındaki kuvvetlerimizden birçoğunu ayarttı. Milleti kalbinden hançerlemeyi hedefleyen bu cinayetler, her türlü tehlikenin üzerindeydi. Her şeyden önce buna yönelmek zorunluydu. Halife ve Padişah hıyanet görevinde başarılı olmuştu; gerçekten ulusal cepheyi zayıflatmış ve birçok sinirleri gevşetmişti. Düşmanlar bu fırsatı kaçırmadılar; taarruz ettiler, yürüdüler, birçok güzel şehir ve kasabalarımızla beraber bu yeşil yurdu da çiğneyip geçtiler. İşte bu suretledir ki, Bursa ve Bursalılar iki yıldan fazla devam eden feci, uğursuz felâkete, tutsaklığa düştüler.”
“Bu felâketten içimizin ne kadar kan ağladığını ve onu bir an önce bertaraf etmek için vicdanlarımızın ne kadar sızladığını anlatamam.
Fakat ne çare ki, üzerimize saldırtılan halife ordusu adı altındaki idraksiz sürüleri bertaraf etmek, halifenin millet içinde yer yer tutuşturduğu fesat ve nifak yangınlarını bastırmak ve ondan sonra da vatanımızın en bayındır yerlerini eline geçirmiş olan kuvvetli bir düşman ordusunu denize dökecek kadar kuvvetlenmek ve hazırlanmak ihtiyacındaydık. Birçok zor safhalardan sonra, nihayet, Türk milleti; içeride sükûneti sağlamada başarılı oldu ve düşman ordusunu denize dökmek kudretini de buldu. Artık ondan sonra bir an bile durmaksızın güzel Bursa’yı ve düşman elinde bulunan bütün aziz vatan parçalarını kurtarmak kararını uyguladı.”[19]
3. Bursa, Yaşamı Boyunca Atatürk’ün Her Açıdan Öncelikli Olarak Programında İdi
Bir imparatorluğa başkentlik yapan Bursa’nın ekonomide ve yönetimde ağır ihmal sonucu kendi kendine yabancılaşma sonuçlarına örnek vermek üzere Atatürk Ocak.1923’te Bursa’da konuya şöyle dikkat çekmişti:
“Ülkemizin en değerli bir yerinde, Bursa’da da bütün milletin yararlanabileceği kaynaklar terk edilmiş durumdadır. Şimdiye kadar bunun bu halde kalmasının nedeni ne olabilirdi acaba? Tek sözcük ile ifade etmek gerekirse, bugüne kadar halkımız kendi ülkesini, kendi yaşamını, kendi menfaatini düşünmek için serbest bırakılmamıştır. Kendi benliği kendisine unutturularak şunun ve bunun herhangi bir keyif ve emelini sağlamakla vakit geçirmiştir. Yani bu sonuçları bize toplumsal ve idari kuruluşlarımızdaki bozukluk vermektedir. Bundan sonra kuşku yok ki, halk bütün benliğini idrak edecek ve yaşamsal yeteneğini en yüksek derecede geliştirecektir.”[20[
Atatürk, milli mücadelenin merkezi olan Ankara’yı başkent yaptı ama Bursa’yı da çok sever ve ilgi gösterirdi. Nitekim Atatürk’ün en çok ziyaret ettiği illerin başında Bursa gelir. Atatürk, 1922 yılından ölümüne kadar Bursa’ya devlet harcırahı ile değil, hep kendi kişisel imkânlarıyla 18 kez gelmiştir.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın hemen ertesinde, 17.Ekim.1922 tarihinde Bursa’ya ilk ziyaretini yapmıştı. Bu gezisi sırasında yaptığı konuşmasında Atatürk:
“Artık ordularımızın yaptığı savaş bitti. Şimdi eğitim ve ekonomik alanda bir savaşa hazırlanıyoruz” demişti.
31.Ağustos – 11.Eylül.1924 tarihlerindeki üçüncü gelişinde ise Atatürk artık Cumhurbaşkanı’dır. Bursa’nın kurtuluş törenlerinde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:
“Devrimlerimiz, Türkiye’nin yüzyıllar için mutluluğunu yüklenmiştir. Bize düşen, onu anlatmak ve değerlendirerek çalışmaktır.”
Atatürk, yapacağı her devrim öncesinde mutlaka Anadolu’yu gezer, nabız yoklardı. Bu gezilerine de Bursa’dan başlardı. Yine Harf Devrimi öncesinde, 27.Ağustos.1928 tarihinde Bursa’ya gelmişti.
26.Mart.1937 tarihindeki gelişinde ise Bursa gençlerine bir söylev vermişti:
“Yorulmadan beni izleyeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, benim sizden istediğim, yorulduğunuz zaman dahi, durmadan yürümek, dinlenmeden beni takip etmektir. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni izleyeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla yorulmazlar.”
Atatürk, en renkli gezisini de aramızdan ayrıldığı yıl, yani 1.Şubat.1938 tarihinde Bursa’ya yapmıştı. Uzun süredir hasta olan Atatürk, Bursa’da dans etti, eğlendi. Adeta son baharını yaşadı Bursa’da… Atatürk kendisi için Bursa Belediye salonunda verilen baloda öylesine neşelendi ki, orkestrayı durdurup zeybek çaldırdı. Salonun ortasına geçip zeybek oynadı. Bursa, Atatürk Türkiye’si ile aydınlandı. Bütün Türkiye gibi Bursa ve Bursalılar da O’na çok şey borçlu. Bütün Türkiye gibi Bursalılar da onu asla unutmayacak…
İzmir’in ve Bursa’nın Atatürk’e olan bu emanet ve vefa borcunun en belirgin görevi olarak şunu söyleyebiliriz:
Cumhuriyet döneminde olduğu gibi, bugün de Tüm İzmirlilerin/Karşıyakalıların ve Bursalıların temel görev ve sorumluluğu Atatürkçü Düşünce Sistemi çerçevesinde Atatürk ilkelerinin ulusal ve evrensel değer ölçüleri ışığında yeniden Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet’in kurucu değerlerine sahip çıkmak olmalıdır/olacaktır.
İZMİR’İN VE BURSA’NIN KURTULUŞU’NUN 98. yılı tüm İzmirlilere, Bursalılara ve Milletimize kutlu olsun.
Sedat Şenermen
Kaynakça
[*] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir%27in_Kurtulu%C5%9Fu#:~:text=%C4%B0zmir'in%20Kurtulu%C5%9F
[1] “9 Eylül 1922 İzmir'in kurtuluşu hakkında bilgiler". Hurhaber.com 9 Eylül 2014. 17 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2014.
[2] ve [3] Rahmi ÇİÇEK, “İzmir'in Kurtuluşunun Anadolu Basınındaki Yansımaları 319" (PDF). International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Cil 9/4 Bahar 2014. 16 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 10 Eylül 2016.
[4] Kerrar Esat ATALAY, “İzmir'in İşgali ve Mustafa Kemal". Yeniçağ gazetesi 9 Eylül 2014. 16 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Eylül 2016.
[5] N.Y. TİMES 1.10.1922 günlü M.K. Paşa haber, yorum ve portresi.
[6] Güngör URAS, "Biz bu topraklara kolay sahip olmadık". Milliyet gazetesi, 30 Ağustos 2016. 17 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2016.
[7] ve [12] Umut Cafer KARADOĞAN. "İzmir'in Adı Bilinmeyen Kahramanı: Yüzbaşı Şerafettin". Beyaztarih.com 25 Kasım 2015. 16 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Eylül 2016.
[8], [10] ve [14] Hüseyin CİMRİN, "İzmir'in kurtuluşunda Antalyalı şehit: Hakkı Çavuş". Sabah gazetesi 23 Mart 2015. 19 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2016.
[9] Mehmet DEMİRCİ, "Cumhuriyete Böyle Geldik". Yeniasır Gazetesi 29 Ekim 2012. 17 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2016.
[11] Kemal ARI, "Yüzbaşı Şerafettin Kimdir ve Yüzbaşı Şerafettin'e Yazılan Bir Mektup". Yeni Söke Gazetesi 8 Ekim 2015. 17 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Eylül 2016.
[13] "Izmir / 9 Eylül 1922 İzmir". İzmir İl Kültür Turizm Müdürlüğü, İzmir Parmaklarınızın Ucunda (İPU) web sitesi. 17 Eylül 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2016;
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir%27in_Kurtulu%C5%9Fu#:~:text=%C4%B0zmir'in%20Kurtulu%C5%9F
[15] ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, c. II, s.84.
[16] ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, c. II, s.227.
[17] https://www.bursa.com.tr/bursanin-tarihi#: Erişim tarihi: 10.Eylül.2020; saat:10.30.
[18] Prof.Dr. Cihan DURA, ATANAME, İstanbul, s.280-281.
[19] C.DURA, ATANAME, İstanbul, s.280-281.
[20] C.DURA, ATANAME, İstanbul, s.65.
Tüm Köşe Yazarları
-
Rifat Serdaroğlu l İnsan Haklarını Eyleme Planı
03 Mart 2021, 12:41 -
Rifat Serdaroğlu l Bir Duruşu Olmalı İnsanın!
03 Mart 2021, 10:50 -
Rifat Serdaroğlu l Gerçekler Konuşulsun Artık
27 Şubat 2021, 18:07 -
Sedat Şenermen l Gıda Emperyalizmi
27 Şubat 2021, 14:04 -
Rifat Serdaroğlu l Yerli ve Milli Cumhur İttifakı
28 Şubat 2021, 00:26 -
Prof. Dr. Haydar Çakmak l İktidarları Ölçme Kriterleri
26 Şubat 2021, 12:09 -
Rifat Serdaroğlu l Bilim İnsanı ve Yalancı Bakan
25 Şubat 2021, 17:22 -
Rifat Serdaroğlu l Ayaklı Virüs Gibi
24 Şubat 2021, 18:07 -
Rifat Serdaroğlu l Dünyanın En Büyük Yalanı
22 Şubat 2021, 17:03 -
Rifat Serdaroğlu l Bunların Sorumlusu Kim?
21 Şubat 2021, 15:40